Beşikçizâde Tekkesi Osmanlı Devleti’nin ihtişamlı günlerini geride bırakmaya başladığı 18. asrın sonlarında Beşikçizâde El-Hac Süleyman Efendi tarafından kurulmuş bir Nakşî tekkesidir. Osmanlı Devleti’nde ıslahat ve batı ile yakınlaşma çabalarının İstanbul’u kasıp kavurduğu bir dönemde kurulan tekke devrin atmosferinden etkilenmiş ve önce Nakşî iken sonrasında üçüncü postnişîn Beypazarî el-Hac Ali Efendi ile birlikte Halvetiyye tarikatına geçmiştir. Tekke Beypazarî Ali Efendi sonrasında kısa bir müddet Halidi-Nakşiliğe geçecektir. Abdülmecid devrinin muteber şeyhlerinden Şeyh Rızaeddin Efendi’nin müridlerinden Şeyh Sa’deddin Efendi’nin posta geçmesiyle 19. asrın ikinci yarısında Sünbülî tarikatına ait tekkeler arasına dâhil olan Beşikçizâde Tekkesi, 19. asrın sonu 20. asrın başlarına kadar Sünbülî adab ve erkânın icra edildiği bir yer olmuştur. Bir müddet harabe ve metruk halde kaldıktan sonra Nakşî silsileye mensup olan ve tekkenin bâni-i sânisi kabul edilen Hasan Kamil Efendi tarafından tekrar ihya edilerek Nakşî tekkeler arasına dâhil olan tekke mevcudiyetini Cumhuriyet’e kadar sürdürmüştür.

Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair kanun çerçevesinde ailenin kayd-ı hayat şartıyla ikametine terk edilen tekke uzun süre metruk halde kalmıştır. Son olarak 2009 yılında çıkan bir yangında tevhidhaneye ait bir bölüm dışında tahrip olmuştur.

Harap haldeki Beşikçizade Tekkesi’nin, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul IV. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 03.12.2008 tarih ve 2512 nolu kararıyla restorasyonuna karar verilmiştir.

2011 yılında Fatih Belediyesi tarafından restore edilen yapı Beşikçizade Tıp ve İnsani Bilimler Merkezi olarak kullanılmaktadır.

Beşikçizade Tekkesi – Beşikçizade Tıp ve İnsani Bilimler Merkezi 

✶ Medya