1886 yılında Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde,Adliye Nazırlığı ve Sura-yı Devlet Reisliği yapmış olan Üryanizade Cemil Molla Efendi (1865-1941), Kuzguncuk sırtlarına konduracağı, incelmiş bir zevkin ürünü ve farklılığın simgesi olduğunu düşlediği köşkü yaptırmak için ümidini kesmek üzereyken İtalyan asıllı mimar Sinyor Alberti’ye rastlar. Osmanlı’nın köklü görgüsü ve ruhuyla Alberti’nin tekniği ve alafranga bilgisi İstanbul’un belki de en iddialı, her yönüyle yenilikleri barındıran ve tamamıyla kendine özgü bu tarihi eserini yarattı.

İttihat ve Terakki’nin işbaşına gelmesi ve ardından Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkması sürecinde Beyaz Kuleli Köşkü’ne çekilen Molla ülkesini artık bir yönetici olarak değil, sıradan bir vatandaş olarak izledi. Atatürk’ün Beylerbeyi Sarayı’nı ziyarete geldiğinde Molla ile tanışma isteğini bildirmesi, Molla’nın çağdaş hayat görüşünü ve ülkesinin yeniliğe ihtiyacı olduğuna inanan bir aydın oluşu görüşünü destekler. Osmanlı’nın pek çok ailesi gibi malvarlığını yaşam standardını sürdürmek için bir bir elden çıkaran Molla ailesi, Cemil Molla’nın 1941’de vefat etmesinden 7 yıl sonra Beyaz Kuleli Köşkü de kaybetti. 

MESA Holding, Abdülhamit döneminin gayriresmi kültür ve sanat merkezi olan bu köşkü dillere destan mimari zenginliğiyle birlikte, yapımından tam yüz yıl sonra 1986 yılında satın aldı. 2004-2005 yıllarında restore ettirdi.

Kaynak

✶ Medya