Abbasi Sarayı
El-Kasru'l-Abbasî olarak da bilinir.
- Tür: Saray
- Tema: UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi
- Kültür: Abbasi, Selçuklu
- Yüzyıl: 12. yy
- Bölge: Irak, Bağdat
- Durum: Erişilebilir
Abbasi Sarayı (Arapça: القصر العباسي, romanize: Al-Qasr al-Abbasi), Bağdat, Irak’ın el-Rusafa tarafında Dicle nehri yakınında bulunan eski bir Abbasi kompleksi ve Irak tarihi sarayıdır. El-Mütenebbi Caddesi’nin kuzeyinde ve El-Maidan bölgesinin bir parçasıdır. Tarihi 12. yüzyıla kadar uzanan saray, Abbasi Halifesi el-Nasır tarafından yaptırılmış (bu tartışmalı olsa da) ve Halife için gezilebilir ve gözlemlenebilir bir kale olarak kullanılmıştır. Abbasi Sarayı, el-Mustansiriye Medresesi, el-Hulafa Camii ve diğer yapılarla birlikte Bağdat’ta Abbasi döneminden kalan az sayıdaki yapıdan biridir.
Abbasi Sarayı, yaşı ve daha sonraki Arap mimari tarzlarından farklı olduğu düşünülen İslami mimarisi nedeniyle Bağdat’taki en önemli arkeolojik yapılardan biri olarak kabul edilmektedir. Sarayın içinde bulunduğu alan ve sarayın kendisi UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer almaktadır.
Abbasi Halifesi el-Nasır döneminde inşa edildiği söylenen saray, o dönemin İslam mimarisinin ve dış cephesinin özel örneklerini içermektedir. Saray, 1980 yılında eski başkan Saddam Hüseyin’in önderliğinde bugünkü haline getirilinceye kadar terk edilmiş halde bırakılmış ve aynı zamanda eski Irak Kültür ve Sanat Evi’nin merkezi olarak hizmet vermiştir.
Sarayı inceleyen araştırmacılar ve tarihçiler kendi görüş ve araştırmalarına göre saraya birçok isim vermişlerdir. İlk olarak Iwan al-Qala’a veya Kale Sarayı olarak adlandırılmıştır. Ayrıca bu sarayın Abbasi saraylarından hangisi olduğu konusunda da tartışmışlardır. Aralarında Iraklı tarihçiler Mustafa Cevad ve Ya’kub Sarkis’in de bulunduğu bazı tarihçiler, Endülüslü seyyah İbn Cübeyr’in Bağdat’a yaptığı bir gezide Halife el-Nasır’ı kayığıyla Dicle Nehri’nin doğu yakasının tepesindeki sarayına inerken gördüğünü söylediği yer de dahil olmak üzere tarihi ve şematik kanıtlara dayanarak buranın el-Nasır’ın sarayı olduğu fikrini desteklemişlerdir. Bu, sarayın konumuyla örtüşmektedir, zira saray doğu yakasının tepesindedir ve Bağdat’ın eski duvarının temelleri hâlâ sarayın duvarında durmaktadır. El-Nasır surları yıktırmış ve yerine 1180 ile 1184 yılları arasında bu sarayı inşa ettirmiştir. Sarayın Halife el-Mustansır’a ait olabileceği ve binanın bir Halife sarayı yerine “el-Şarabi Medresesi” olarak adlandırılan bir medrese olduğu da iddia edilmiştir. Yine de kompleks “Abbasi Sarayı” olarak tanınmaya başlamıştır.
Mayıs 2018’de Abbasi Sarayı’nda ud eşliğinde şiir okumaları, ardından bir bando tarafından Sufi bestelerinin çalınması, Irak mirasından makamsal şarkılar, plastik sanatlar sergisi ve aksesuarlar, el yapımı halılar ve el sanatlarından oluşan bir folklor çarşısının yer aldığı bir tören düzenlendi. Kalabalık ve çeşitli bir izleyici kitlesinin katıldığı etkinlik Halkla Kültürel İlişkiler Dairesi Genel Müdürü Falah Hassan Shaker’in gözetiminde gerçekleşti. Bu etkinlik aynı zamanda iki ana mesaj verdi. Bunlardan ilki, Iraklıların mirasları ve medeniyetleriyle gurur duydukları ve herkesin bu etkinliğin canlandırılmasına katıldığı mesajını dünyaya verirken, diğer mesaj ise Irak hükümetine yönelik olarak Irak’ın arkeolojik alanları ve miras binalarına gereken özenin gösterilmesi gerektiği yönündeydi. Edebi Yaratıcılık Şehri Bağdat dosyasının sorumlusu Dr. Sadık Rahma etkinliği överek şunları söyledi: “Abbasi Sarayı, gelecekteki etkinlikleri gerçekleştirebileceğimiz yeni bir yaratıcı alan ve Kültürel İlişkiler Departmanının bugünkü etkinliği, özellikle tamamen ihmal edilmiş olan rehabilitasyonundan sonra en iyi kültürel etkinliklerden biri.”
Kültür, Turizm ve Eski Eserler Bakanı Hasan Nazım, 26 Mart 2022’de Abbasi Sarayı’nı ziyaret ederek, önemli bir miras olarak kabul edilmesinin ardından kompleksin restore edilmesi ve korunması amacıyla incelemelerde bulundu.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ
Kompleksin kapısı binanın Dicle Nehri’ne bakan batı tarafında yer alır ve dikdörtgen avluya açılır. Sarayın kapısı, oymalarla süslenmiş çatılı bir sunak ile muhafızlar ve hizmetkârlar için ayrılmış banklardan oluşur. Sarayın girişi ve Büyük Saray’ın yan tarafındaki sunaktır. Uzunluğu 21 metreden fazladır ve büyük, tam bir daire şeklinde iki nişle çevrilidir ve Kur’an ayetleri ile oyulmuştur. Süslü İslami mimari tarzında Bağdat’taki en büyük Abbasi mirası kemer olarak kabul edilir.
Saray, İslam mimarisinde el-Mustansiriya Medresesi’ninkine benzeyen özel mimari oyma stiliyle dikkat çekmektedir. Kompleksin içinde, ortasında büyük bir çeşme bulunan dikdörtgen bir avlu yer almakta olup, avlu farklı boyut ve şekillerde tuğla süslemelerle ayırt edilmektedir. Avlunun etrafında her biri 26 metreden uzun ve dokuz metreden yüksek olan koridorlar ve girişler bulunmaktadır. Koridorlar mukarnaslar içermekte ve sivri kemerlerle avluya açılmaktadır. Saraya girildiğinde etrafı saran soğuk hava hissedilmektedir, bunun nedeni binanın yazın serin, kışın ise sıcak olacak şekilde tasarlanmış olmasıdır. Binanın duvar ve tavanlarında kullanılan tuğlalar, daha dayanıklı ve sağlam olabilmeleri için yüksek sıcaklıklara maruz bırakılmıştır. Dekoratif tuğlalar orta ve hafif sıcaklıklara maruz bırakılmıştır, böylece heykeltıraş ve mühendis bunlardan süslemeler ve heykeller yapabilmiştir. Binanın duvarlarının kalın olması sarayın sağlam ve dayanıklı olmasını sağlamıştır. Zemin katta 18, ikinci katta ise 22 oda bulunmaktadır. Odalar arasında bir eyvan, medrese odaları ve bir mescit bulunmaktadır. Kompleksin bazı bölümleri de Bağdat kökenli arabesk motiflerle süslenmiştir.
Sarayın tuğla kemerleri ve eyvanları tonozlu girintiler içerir ve oymalı geometrik süslemelerle doludur.



✶ İlişkili Yerler