Kale, İç Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan ara yol üzerinde inşa edilmiş olduğundan stratejik önem taşımaktadır. Ereğli’den başlayan güzergâh, Evciler Kalesi’nden sonra Çandır, Sinap, Gözne ve Belenkeşlik kaleleri üzerinden Mersin’e, Çukurova ve güneydeki yerleşmelere uzanmaktadır (Edwards, 1987, s. 102). Günümüzde Çandır olarak adlandırılan mahalle, Mersin’in Toroslar ilç esinde Ayvagediği yaylasının 7 km doğusunda yer almaktadır. Ticaret ve ulaşım bakımından önemli güzergâhların birleştiği bir noktada yer alan Çandır Kalesi, Mersin’in 40 km kuzeyinde Gözne’nin (Mlic) 5,5 km kuzeyinde, 1450 m yükseklikte, alana hâkim bir konuma sahiptir. Kale, batıdaki Gülek Boğazı – Gülek Kalesi – Tarsus limanının aksine, ara yollar üzerinde kontrolü bulunan üç̧ farklı yolun kesiştiği bir bölge üzerinde kurulmuştur. Kale, tarih boyunca Baberon, Barbaron, Paperawn, Paperon ve Çandırlı adlarıyla kaydedilmiştir. Edwards, kalenin inş edildiği iki ana yolu ş öyle tanımlamış tır: “Kuzeybatı yolu, günümüzdeki Ereğli’den (Konya) ç ıkarak Evciler’den geç en dar geç itlerden güneydoğuya kıvrılarak gider ve Lampron’dan gelen ikinci bir yol ile tek bir güney rotası oluş turmak iç in birleş ir. Çandır’ın güneyinde denize doğru uzanan yol, bu güzergâhta yer alan üç kale tarafından korunmuştur: Sinap, Gözne, Belenkeşlik” (Edwards, 1987: 102; Hild ve Hellenkemper, 1990: 373). Söz konusu yapılar, Çandır Kalesi’yle bağlantılı güzergâhın korunması ve savunulması iç in kurulmuş bir yönetim alanının varlığına işaret etmektedir. Günümüzde Toroslar ilçesine bağlı olan Çandır Kalesi, kuzeyde yer alan Lampron Kalesi’nin görüş alanında yer almaktadır. Çandır yerleşimi, Hellenistik Dönem’e ait Papirion’dan (Παπί ριον) uzak bir mesafede yer almaktadır. Ancak kalenin konumu Kapadokya, Isauria ve Kilikya’nın kesiştiği noktadadır. Kalenin yüksek bir tepe üzerinde kurulmuş olması bu üç bölgeye de egemen oluşunun bir göstergesidir. Tarihi adıyla Paperon’un Ermeniler tarafından ilk işgali konusunda, Lampronlu Narses’in Skevra Manastırı’ndan Samuel hakkında 1190 civarında yazdığı tarihsel metinde şu bilgiler yer almaktadır:

“İmparator I. Aleksios, Ermeni Prensi Apllarip’i Vaspurakan’daki mevkiinden, Tarsus ve Misis’in yönetimini üstlenmek üzere Kilikya eyaletine gönderdi. Apllarip, Toros dağları eteklerindeki ve Tarsus’un dağlık kesimlerindeki iki saldırılamaz kale olan biri Lampron, diğeri Paperon’da bulunurdu. Her iki kale de çiftlik arazileri ve köylerle çevriliydi. Apllarip, hazine olarak Paperon’u aldı; kendisi ve ailesinin inzivası için büyük bir kilise inşa etti. Lampron’u Ermenistan’dan geliş inde ona yoldaşlık eden, güvendiği ve sevdiği prens Oşin’e verdi. Apllarip, öldüğünde Paperon’a gömüldü” (Gottwald, 1936: 88).

Kale, 11. yüzyılın sonları ile 12. yüzyılda Rupenlerin yerine geçen Ermeni Hanedanı Hetumların egemenliğinde olup Ortaç ağ boyunca kaynaklarda Hetumların kalesi olarak tanımlanmıştır. Hetum yönetimi, Franklar ve Moğollarla anlaşma yolunu tercih etmiştir. Kalenin maliklerinden Smbad, 1151/1152’de Misis surlarının önünde Bizans ordusunun yanında, rakibi Rupen hanedanından Toros’a karşı savaşırken ölmüştür. Smbad’ın oğlu Bakuran ise daha sonra 1169 civarında, Mleh’e zorla el konulması sırasında kızkardeşi Rita ile onun iki oğlu Rupen ve Leon’a sığınmıştır. Bakuran’ın, I. Leon’un taç giydiği 1198/1199 yılında, Paperon Kalesi’nin yöneticisi olarak ileri bir yaşa kadar hüküm sürdüğü kabul edilmektedir (Kaşgarlı, 1990: 8-9; Edwards, 1987: 103). 1245 yılında Paperon Kalesi’ne, Selçuklu Sultanı II. Keyhüsrev ve müttefiki Lampronlu Konstantin tarafından bir saldırı gerçekleştirilmiştir. I. Hetum’a karşı Tarsus’a ilerleyiş i sırasında yöreyi ateşe veren Kral II. Hetum’un kardeşi Toros ise 1296’dan itibaren kalenin hâkimi olarak kabul edilmiştir. Kale, suikastle öldürülen hükümdar Korykoslu Oş in’in döneminde hanedan yönetimine geçmiştir. Bölgede 13. yüzyılın sonlarında Memlûkler egemen olmuştur. 1347-1348 yıllarında Karamanoğulları kaleyi ele geçirmiş, Osmanlı Devri’nde Sultan Bayezid tarafından fethedilmiştir (Gottwald, 1936). Askeri, dini ve sivil mimari yapı kalıntılarının bir arada görülebildiği bu önemli yapı topluluğu, günümüzde bilimsel araştırma ve restorasyon çalışmalarına gereksinim duymaktadır.

Mersin’de Kale ve Gözetleme Kuleleri’nin Kültür Rotaları Kapsamında Değerlendirilmesi – Lale Yılmaz

✶ Medya