Duatepe Türbesi, mimari özellikleri ve benzer yapılarla karşılaştırmalar ışığında 14.-15. yüzyıllar arasına tarihlendirilmiş, Tarsus’un güneyindeki Gözlükule Höyüğü’nün batı eteğinde, Duatepe Mahallesi Gözlükule Caddesi üzerinde yer alan ünik bir mezar anıtıdır. Türbe, günümüzde Hasan Karamehmet İlköğretim Okulu’nun (eski adıyla Duatepe İlkokulu) bahçesi içinde konumlanmakta, 2003 yılında Gözlükule kazı ekibinin girişimleriyle arkeolojik sit alanı sınırları içine alınarak etrafı demir parmaklıklarla çevrilmiş ve böylece okul öğrencilerinin ve madde bağımlılarının verebileceği zararlar kısmen engellenmeye çalışılmıştır. Fransız işgali sırasında silah deposu, yakın zamana kadar da okulun odun deposu olarak kullanılan türbe, bugün bakımsız ve kötü bir durumda bulunmaktadır. Herhangi bir inşa kitabesinin, vakıf kaydının ya da içinde medfun kişiye ve banisine ilişkin yazılı veya sözlü bir bilginin bulunmaması, yapının tarihini belirlemeyi güçleştirmekte; mevcut tarihleme yalnızca plan şeması ve mimari nitelikler üzerinden yapılan değerlendirmelere dayanmaktadır.

Mekânsal kurgunun merkezinde kare planlı, kagir bir türbe kütlesi yer alır ve bu kübik gövde manastır tonozuyla örtülüdür. Merkezi kütleyi, yine kare planlı bir çevre duvarı bütünüyle kuşatır; böylece türbe ile çevre duvarı arasında, üstü açık bırakılmış, yapı etrafında dolaşan bir koridor oluşur. Anadolu mezar mimarisinde bilinen örnekler arasında, kare planlı türbenin gövde yüksekliğine yakın yükseklikte, sürekli bir çevre duvarı ile bu şekilde kuşatılması ve arada üstü açık bir ring koridor oluşturulması bakımından doğrudan benzeri olmayan, son derece özgün bir düzenleme söz konusudur.

Yapının konumlandığı Gözlükule Höyüğü’nün eteklerinde zamanla oluşan erozyon nedeniyle höyük yüzeyinden taşınan toprak malzeme, çevre duvarının kuzey, doğu ve güney cepheleri önünde zeminin yükselmesine yol açmıştır. Çevre duvarının bu üç cephesi tamamen sağır tutulmuş, herhangi bir açıklığa yer verilmemiştir. Batı cephesinin ortasında ise, sade biçimde tasarlanmış basık kemerli bir giriş açıklığı yer alır ve bu açıklık çevre duvarını aşarak içteki üstü açık koridora geçişi sağlar. Türbe kütlesinin girişi, çevre duvarı girişiyle aynı eksende planlanmamış; lentolu, dikdörtgen formlu, herhangi bir bezemeye sahip olmayan kapı açıklığı, türbenin güney cephesinin ortasına yerleştirilmiştir. Giriş içten de dikdörtgen biçiminde algılanır; böylece dıştaki basık kemer ile içteki düz lento birlikte, son derece yalın bir kapı düzeni meydana getirir.

Duatepe Türbesi, dıştan düzgün kesme taş kaplamasıyla belirgin, içten ise kabayonu ve moloz taş örgüsüyle inşa edilip sıvanmış bir kagir yapıdır. Çevre duvarı ile türbenin iç yüzeylerinde taşlar arasına yatay hatıl sıraları yerleştirilmiş olması dikkat çekicidir; bu ahşap hatıllar, duvar örgüsünü hem yatayda bağlamakta hem de taşıyıcı sistemi takviye eden, o dönemin yaygın bir inşa tekniğini yansıtmaktadır. Türbenin beden duvarları, dışarıya doğru taşan profilli bir saçakla sonlanır; bu saçak, tonozun başlangıç çizgisi ile duvar gövdesini birbirinden görsel olarak ayıran ince bir mimari vurgudur. Manastır tonozu dıştan sıvalı durumdadır; çevre duvarının içi, türbe iç mekânı ve tonoz alt yüzeyi tamamen sıvanmış olup, taş dokusu ile sıva yüzeyleri birlikte sade bir iç atmosfer oluşturur.

Türbenin doğu, batı ve kuzey cephelerinin ortasında, dıştan bakıldığında mazgal görünümünde, dar açıklıklı birer pencere bulunmaktadır. Bu küçük pencereler, kalın duvar gövdesini delerek iç mekâna sınırlı ölçüde gün ışığı ve hava girişi sağlar. Işıklık ve havalandırma sistemi bunlarla sınırlı değildir: Türbenin doğu, batı ve kuzey duvarlarının üst seviyelerinde, havalandırmayı artırmak amacıyla duvar içinde S biçiminde kırılan menfezler yer alır. İç mekânda her duvarın sağ kenarında başladığı görülen bu menfezler, duvar kalınlığı içinde yön değiştirerek dış cephelerin tam ortasına açılır. Doğu duvarındaki menfezin sağ kesiminin duvar içine eğimli bir girinti yaparak girmesi, diğerlerinden farklı, daha dinamik bir kesit ortaya koyar. Bu menfezler, mazgal pencerelerle beraber düşünüldüğünde, türbenin doğal hava dolaşımını güçlendiren, fakat dışta S biçimli kırığı gizleyecek şekilde tasarlanmış son derece ilginç bir iç-dış ilişki kurgusuna işaret eder. Anadolu türbe mimarisinde yaygın olarak menfez ve mazgal pencereler görülmekle birlikte, duvar içinde S şeklinde kırılan ve dışarıdan bu izlenimi vermeyecek şekilde düzenlenmiş bu havalandırma kanalları, Duatepe Türbesi’nin özgünlüğünü artıran nadir bir uygulama olarak öne çıkmaktadır.

Son derece sade bir görünüme sahip olan türbe, hem içte hem dışta herhangi bir süsleme programına sahip değildir. Cephelerde bezemeli taş işçiliği, yazı kuşağı, mukarnaslı geçiş unsuru, niş içinde süsleme ya da renkli taş/çini kullanımı gibi ögeler yer almaz. İç mekânda da kalemişi süsleme, alçı işçiliği veya bezemeli mimari elemanlar bulunmamaktadır. Günümüzde türbe içinde bir sanduka da yoktur; mevcut veriler, sandukanın zamanla depo kullanımları sırasında ya da bilinmeyen bir nedenle ve bilinmeyen bir tarihte ortadan kaldırılmış olabileceğine işaret etmektedir.

Duatepe Türbesi’nin inşa tarihi, banisi ve içinde yatan kişi hakkında doğrudan bilgi sunabilecek bir kitabe veya arşiv kaydı tespit edilememiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde türbeye ait bir vakıf kaydı ya da eski eser tescil fişi bulunmamakta, yalnızca Tarsus Müze Müdürlüğü ve Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nda 1990 tarihli tescil kaydı yer almakta ve burada yapının Osmanlı dönemine ait olduğu belirtilmektedir; buna karşın tarih, banî ve medfun şahıs konusunda herhangi bir kayıt yoktur. Mimari veriler değerlendirildiğinde kare planlı kübik türbe tipinin Anadolu’da yaygın olduğu, ancak bu planın üst örtüsü olarak özellikle Osmanlı döneminde beklenecek kubbe yerine manastır tonozunun tercih edilmiş olmasının ve gövde ile neredeyse aynı yükseklikte, kare planlı bir çevre duvarıyla kuşatılarak üstü açık koridor oluşturulmasının, yapıyı tipik Osmanlı türbelerinden ayırdığı görülmektedir. Ayrıca mumyalık katının bulunmayışı, plan şeması ve örtü sistemi bir arada ele alındığında, türbenin Beylikler–Osmanlı geçiş sürecini yansıtan bir örnek olabileceği, bununla bağlantılı olarak da 14.-15. yüzyıllar arasındaki geniş bir zaman diliminde inşa edilmiş olmasının mümkün olduğu yönünde bir mimari değerlendirme ortaya çıkmaktadır.

✶ Medya