Yafa’dan Tel-Aviv’e giderken sahil yolunun yoğun trafiği ve çevredeki yüksek binalara rağmen Hasan Bey Camii, hala baskın konumuyla kent dokusu içerisindeki önemini muhafaza etmektedir. Yapı Filistin bölgesinin 1917’de İngilizler tarafından işgalinden önceki son valilerden birisi olan Hasan Bey Basri Cı-Gabi tarafından 1915 civarında yaptınımıştır.

I. Dünya Savaşı’nın cereyan ettiği bu yıllarda Hasan Bey, Sultan II. Abdülhamid’ İn 1901 yılında Be ‘er-Sheva ‘yı yeniden kurdurduğu sırada yaptırılan kent camisinin çok yakın bir benzeri olarak büyük bir inşa faaliyeti gerçekleştirmiştir. Bu amaçla Eski Yafa ‘nın kuzey tarafındaki mahallelerden birisi olan Manşiyya’da çoğu XIX. yüzyılda Muhammet Ebu Nabbut tarafından yaptırılmış çarşı ile eski ve yeni pek çok evi yıkmış ve onların yerine cami ile birlikte sonradan Jerusalem (Kudüs) Bulvarı olarak anılan Cemal Paşa Caddesi’ni yaptırmıştır. Yafa’da bu dönemde yaygın olarak kuIlanılan taşlar daha ziyade san kahve tonluyken, Hasan Bey Camii açık renkli kireçtaşıyla inşa edilmiştir. Yapının doğu, batı ve güney cepheleri dar tutulmuş duvar payeleriyle daha küçük bölümlere ayrılmıştır. Caminin duvarlarında anlaşılması güç düzende ve renkli camlı pencerelerle hareketlilik sağlanmıştır. Pencerelerin
bazıları üzeri at nalı kemeriyle sonlanan dikdörtgen formunda, bazıları ise bir daire içerisine alınmış üç yapraklı yonca şeklindedir.

Yüksekçe bir platform üzerine kurulmuş olan caminin avlusuna da basık kemerli büyük bahçe kapısından sonra ulaşılan merdivenIerden çıkılmaktadır. Basık kemerli avlu kapısı üzerinde “Temme ‘ımarete haza’l-mescidi’ş-şerifelmeclisü’ş-şer’ı’l-isHim’i’l-e’la fi ramazani’l-mübfıreki sene 1342 isneyn ve erbe’ın ve selasemaeh ve elf hicriyyeh.” yazılıdır. Buradan caminin 1923-24 senesinde, Ramazan ayında, Yüksek Şer’i İslam Meclisi tarafından tamir edildiği anlaşılmaktadır. Yatay dikdörtgen şekilli ve etrafı demir parmaklıklı tek sıra pencerelerle hareketlendirilmiş olan avluda, girişe göre iki yana yerleştirilmiş mermer fıskiyeli birer sekizgen şadırvan dikkat çekmektedir.

Caminin avluya bakan cephesi, bir taraftan minare, diğer taraftan da üzeri küçük bir kubbeyle örtülü sekizgen formlu bir kule ile sınırlandırılmıştır. Cephenin ortasında kenarlan pahlanmış dikdörtgen bir kütle halinde ve altı basamaklı bir merdivenle ulaşılan kademeli sivri kemerli giriş kapısı yer almaktadır.

Harimde tam ortadaki mekan dört kare payenin taşıdığı dört kemere dayandınImış merkezi bir kubbe ile örtülürken, onun etrafındaki sekiz eşit hacim bu payelerle dört yöndeki duvar payelerine oturtulmuş kemerler tarafından taşınan düz örtülerle kapatılmış durumdadır. Böylece merkezi planın taşradaki versiyonlarından birisi camiye tatbik edilmiştir. Payeler ve kemerlerin dışındaki iç yüzeylerin tamamı sıvalıdır. Kıble duvarında dışarıya silindirik şekilli bir taşım yapan mihrap, sivri kemerli sade bir nişten ibarettir. Ahşap minber de oldukça basit bir yapıya sahiptir. Belirli aralıklardaki silmelerle bölümlere ayrılmış sekizgen gövdeli minare, ahşap korkuluklu ve sundunnalı tek şerefeli olup, daha üstte alemin basık bir külahla kapatılmış sekizgen şekilli petek bölümü ile son bulmaktadır.

İSRAİL/YAFA’DAKİ OSMANLI MİMARİ ESERLERİ ÜZERİNE GÖZLEMLER, Ahmet Ali Bayhan