Osmanlı devrinde Makâm-ı İbrahim, etrafı demir kafesle çevrili, kubbeli, dört direk üzerinde bir bina ile korunuyordu. Binanın arka tarafında, namaz kılanlar için yapılmış bir de sundurma/gölgelik vardı. Makâm-ı İbrahim binası ile Kâbe-i Muazzama arasında 15,40 metrelik bir mesafe bulunuyordu.

Eyüp Sabri Paşa’nın kaleme aldığı Mir’âtü’l-Mekke isimli esere göre, Makâm-ı İbrahim binasının kapısı açılınca Mekkeliler içeri girer ve Hazret-i İbrahim Aleyhisselam’ın mübarek ayak izlerinin bulunduğu çukur kısma Zemzem-i Şerif döküp teberrüken içerlermiş. Hastaların şifa bulduğunu, dertlilerin devalarına kavuştuğunu gören mücavirler, kapının açılacağı vakitleri çok iyi takip ederlermiş.

1879 yılında Harem-i Şerif müdürü Ahmed Efendi, payitahttan gerekli izni alarak sandukayı ve parmaklıkları yeniletmiştir. Bu çalışma esnasında Makâm-ı İbrahim binasının kubbesi de elden geçirilmiştir.

17 Ekim 1967 tarihinde Kral Faysal tarafından sözü edilen yapı kaldırılıp yerine hâlen mevcut altıgen şeklinde camekânlı yapı konulmuş, üzeri ise tamamen açılmıştır. 24 Ocak 1997 tarihinde Kral Fehd, Makâm-ı İbrahim mahfazasını değiştirmiştir. Tavaf edenlerin geçişini kolaylaştırmak için bu son mahfaza kuzey-güney istikametinde elips şeklindedir. Yüksekliği 3,5 metre eni ise 1,7 metredir. Parmaklıkların ardından ziyaretçilere mübarek ayak izlerini göstermek için kristal bir fanus konulmuştur.

Kaynak: https://yedikita.com.tr/mescid-i-haramin-yitikleri/

✶ Medya