Wünsdorf Şehitliği, bir caminin de içinde bulunduğu kampta esir tutulan, buraya yaralı olarak gelip de hayatını kaybeden ya da hastalanarak vefat eden Müslüman askerlerin defnedildiği bir şehitliktir. Şehitlik, esir kampının olduğu alana yaklaşık 2 km mesafededir. Savaşta ölen diğer askerlerin de gömülü olduğu mezarlığın bir kısmının Müslüman askerlere tahsis edilmesiyle oluşturulmuştur.  Kimilerinin mezar taşlarında isimleri, uyrukları ve vefat tarihleri yazarken, kimilerinin mezarı dahi belli değildir. 2007 yılında şehitlik elden geçirilerek düzenlenmiştir.

Şehitliği bizimle bağlantılı kılan başka bir güzellik de Şehitlik içerisine 1916 yılında inşa edilen abidedir. Kitabesi Osmanlı Türkçesi ve Almanca olarak yazılan ve hâlâ da orijinalliğini koruyan abide, uzun yıllar unutulmanın ve bakımsız bırakılmanın izlerini üzerinde taşısa da 2007’deki yenileme sayesinde tekrar eski güzelliğine kavuşmuştur. 2015 yılında yapılan, üzerinde orijinalinde olmasına rağmen yenileme çalışmalarında eksik bırakılan kısımlar da tamamlanmıştır.

Kitabede Osmanlı Türkçesiyle şöyle yazmaktadır: “İkinci Wilhelm devri harb-i umumunda Rusya esirlerinden Kazan Müslümanlarının ruhuna bir Fatiha…’ Şehitlik içerisinde geçmişte namazgâh da mevcuttu. Eldeki az sayıda fotoğraftan görebildiğimiz bu nadide eser de ne yazık ki yıkılıp gitmiştir. Bugün şehitlik içerisinde yeri hâlâ bellidir.

Kampın, şehitliğin ve caminin hikayesi şöyledir:

İngiltere, Rusya ve Fransa’nın, daha ziyade Afrika coğrafyası, Hindistan gibi İngiliz ve Fransız sömürgelerinden getirttiği, Rusya’nın da kendi tarafında savaşa sürdüğü Tatar Türklerinden oluşan ve Almanya’ya karşı savaştırdığı, sayıları 13 bini bulan Müslüman askerlerden bir kısmı Almanlar tarafından esir edilmiştir. Almanya, bugün Wünsdorf adıyla bilinen bölgede bulunan askerî garnizonun içinde adını Hilal Kampı (Halbmondlage) verdiği bu kampta esirleri topladı. Müttefiki Osmanlıdan çekindiği için, esir ettiği bu askerlere kötü muamele yapamadı. Bunu göstermenin Osmanlı Devleti’ni ve İslam dünyasını memnun edeceğini düşünen Almanlar konsoloslukları aracılığı ile Osmanlı hükümetinden, bir heyetin Berlin’e gönderilmesini istediler.

Osmanlı Hükümeti, istenilen görevlileri göndermezden evvel, Almanya’dan bazı isteklerde   bulundu.  Bunlar   arasında en dikkat çekeni, adı geçen kampta bir cami yapılmasıydı.  Bu istek üzerine Almanlar Müslüman esirler için altı hafta gibi kısa bir sürede, 240 m² genişliğinde, 12 m. yüksekliğinde, kırmızı beyaz renkli ahşaptan, 23 m. yüksekliğinde bir minaresi de bulunan, Kudüs’teki Kubbetü’s-Sahra’yı andıran harika bir cami inşa ettiler. Cami, Berlin’de bütün ileri gelenlerin katıldığı bir törenle, 1915’de zamanın Berlin Büyükelçisi İbrahim Hakkı Paşa tarafından açılmıştır.

Mehmet Akif’in de içinde bulunduğu heyet, kamptaki Müslümanlara bu camide irşat faaliyetinde bulunmuş, onlara sömürgeci devletlerce kandırılarak savaşa sürüldüklerini, bilmeden halifeye ve Müslümanlara karşı savaştırıldıklarını anlatmışlardır.

Osmanlı tarzı camileri aratmayan bu güzel eser, 1926 yılına kadar ibadete açık kalmış; cami ile ilgilenen büyükelçilik din görevlisi Hafız Şükrü Efendi’nin vefatı ve esirlerin ülkelerine geri dönmelerinin ardından sahipsiz kalmıştır. 1926 yılında kampın yerinin tank fabrikası yapılması nedeniyle başka bir yere yapmak üzere sökülmüştür. II. Dünya Savaşı ve ardından mekânın Rus askerler tarafından kullanılması sonucu sökülen parçaların akıbeti belli değildir.1

1İdris Ertürk, Almanya’da Unutulmuş Bir Camimiz ve Şehitliğimiz, sh. 2-7.

✶ Medya