Yakutiye Medresesi
Hoca Yakut Medresesi, Türk-İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak da bilinir.
- Tür: Müze, Medrese
- Tema: UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi
- Kültür: İlhanlı
- Yüzyıl: 14. yy
- Bölge: Türkiye, Doğu Anadolu Bölgesi, Erzurum, Yakutiye
- Durum: Erişilebilir
Medrese taç kapısında bulunan kitabeye göre, İlhanlı hükümdarı Sultan Olcayto zamanında Gazanhan ve Bolugan Hatun adına Cemalettin Hoca Yakut Gazani tarafından Hicrî 710 (Miladi 1310) yılında yaptırılmıştır.
Yapı dikdörtgen planlı, üç eyvanlı, kapalı avlulu ve tek katlıdır. Yapı dört eyvanlı plan şemasına göre yapılmıştır. Ancak yapının girişi iki katlı olarak düzenlenmiştir. Taç kapıdan sivri tonozla örtülü giriş holüne girilmektedir. Giriş holünün kuzey ve güneyinde iki oda bulunmaktadır. Güneyde bulunan odada yer alan merdivenle hem minareye hem de giriş holünün üzerinde yer alan eyvan şeklindeki ikinci kata ulaşılmaktadır. Medresenin batıdakiler küçük, doğudakiler büyük olmak üzere dört köşesinde birer oda bulunmaktadır. Köşelerdeki odalar ve eyvanlar arasında yine simetrik olarak düzenlenmiş daha küçük boyutlu iki’şer olmak üzere toplam sekiz medrese odası bulunmaktadır. Medresenin kuzeydoğu köşesinde bulunan oda, avluya bakan kapısının genişletilmesi ve dışarıya birer kapı açılmak suretiyle orijinal özelliğini kaybetmiştir. Bu odadan medresenin doğusundaki ana eyvanına bitişik olan türbenin hem mezar odasına hem de gövde kısmına ulaşılmaktadır.
Medresenin avlusu ortada dört kalın payeye oturan, mukarnas kavsaralı, ortasında aydınlatma feneri bulunan kubbeyle kapatılmıştır. Kubbe ve odalar arasında yine sivri kemerli, beşik tonozla örtülü revaklar yer almaktadır.
Mescidin güneyinde bulunan eyvan, dikdörtgen çerçeveli, mukarnas kavsaralı mihrabıyla mescit olarak planlanmış ve bu eyvanın her iki duvarına mermer vakfiye kitabesi yerleştirilmiştir.
Yapının doğusunda bulunan ana eyvanın yukarısında yer alan dikdörtgen bir pencereyle arkasındaki türbeyle bağlantı sağlanmıştır.
Medresenin ana eyvanına bitişik olan türbeye kuzeydoğu köşedeki odadan giriş sağlanmaktadır. Medresenin kuzeydoğu köşesindeki odada bulunan merdivenlerle çıkılan üstü beşik tonozla örtülü bir odadan geçilerek, türbenin üst kısmına (gövde kısmına) giriş sağlanmıştır. Türbe; dıştan onikigen, içten yuvarlak planlı olup içten kubbe dıştan konik külahla örtülüdür.
Gövdeye çıkılan merdivenlerin altındaki kapıyla, türbenin gövde kısmında olduğu gibi küçük bir kare mekana girilir. Buradan da basık kemerli bir kapı ile kare planlı, üstü çapraz tonozla örtülü cenazelik kısma giriş sağlanmaktadır. Cenazelik kısımda mezar bulunmamaktadır.
Medresenin batı cephesinde ortada mukarnas kavsaralı, dışa taşkın taç kapısı ve iki köşesindeki minareleriyle cephe kompozisyonu tamamlanmıştır. Köşelerdeki biri şerefeye kadar, diğeri kaideye kadar yıkılan minarelerin üzeri konik külahla kapatılmıştır.
Medresenin en gösterişli cephesi, taç kapının da bulunduğu batı cephesidir. Medresenin taç kapısı bitkisel, geometrik, figüratif ve yazı kuşaklarıyla bezenmiştir. Taç kapının her iki yüzünde, silme kemerler içerisinde, altta ajurlu bir küre ve üst kısmında hayat ağacı ve hayat ağacı altında birbirine bakar vaziyette verilmiş pars figürleri ve en üstte çift başlı kartal kabartmalı pano bulunmaktadır.
Cephede yoğunlaşan bitkisel, geometrik motifler ve sembolik tasvirlerde de denge ve simetri önemsenmiştir. Gerek taç kapısındaki ve hücre kapılarındaki süslemeleri ve gerekse minaredeki çini süslemeleri o dönemde, sanatta gelinen noktayı ve sanata verilen önemi göstermektedir.
Medrese’nin dışa taşkın taç kapısı ve iki köşesindeki minareleriyle kurulan denge yapının bütününde de cepheye karşılık kümbet yerleştirilerek sağlanmıştır.
Türklerin Anadolu’ya gelişlerinden hemen sonra başlayan Anadolu’yu değişik amaçlı mimari eserlerle donatma çabası bütün tarihi olaylara rağmen devam etmiş ve Selçuklu Dönemi geleneksel mimari tarzı Yakutiye Medresesi’nde de sürdürülerek anıtsal bir yapı ortaya çıkarılmıştır.
Medresenin yakın tarihlere kadar etrafı, kışla olarak kullanılmış ve sonradan yapılmış yapılarla çevrilmiştir. 1970’li ve 1980’li yıllarda etrafı yıkılarak yapının ortaya çıkması sağlanmış ve çevre düzenlemesi yapılmıştır. 1984 yılından 1994 yılına kadar onarımları sürdürülen Medrese, Erzurum Müze Müdürlüğü bağlı birimi olarak 29 Ekim 1994 tarihinde Türk – İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Kaynak: Erzurum Valiliği










