Karlı Bir Sabahın Ardından Taksim Meydanı

Gecesi karlı geçen bir sabahın hemen sonrasında Taksim Sular önü… Öğlene doğru onbuçuk-onbir civarı. Soldaki direğin üzerine raptedilen “Tramvay Mecburî Durak” ibâresinin altına iliştirilen minik teneke dikdörtgende “Kıt’a” yazmakta. Yani o nokta, tramvay hatları için bir ücret atlama noktası. Buradan itibaren hem Harbiye hem de Galatasaray yönüne devam edecek olan seyahatlerde, her bilete yirmişer para daha ilâve olacak. Yani yarım kuruş…

Yol üzerindeki transit durağı kullanan tramvaylarsa, Tünel istikametinden ve daha gerilerden, Suriçi’nin muhtelif noktalarından hareket ederek Köprü-Karaköy-Voyvoda-Okçumusa-Şişhane-Meşrutiyet yoluyla Galatasaray dörtyol ağzına çıktıktan sonra İstiklâl’i kullanarak buraya ulaşan, ardından da Taksim üzerinden Cumhuriyet Caddesi’ne girecek yahut aynı yoldan geri dönecek olan olan arabaların indi-bindi yaptığı kıymetli bir istasyon… 

Buradan Kurtuluş’a, Maçka’ya, Harbiye’ye ve Şişli’ye tek vasıtayla ulaşabilmeniz mümkün. Hatta kısa bir süre önce hizmete giren Mecidiye Köyü tramvayları da buradan geçmekte. Her nekadar saatleri şimdilik seyrek olsa da…

Şayet yolun karşısına geçerseniz, tramvaylar bu kez de sizi Sirkeci’ye, Eminönü’ne, Bayazıd’a, Aksaray’a ve Fatih’e kadar götürmek üzere emrinize âmâde… Eğer Tünel istikametlilere binecek olursanız, yalnızca yüzbeş saniyede Karaköy’e kestirmeden inmek de olası. En azından vapur bağlantısı için son derece hızlı ve ideal bir alternatif…

Tam karşımız helâlar. Soldaki kapı bayanlara, sağdaki girişse baylara… Her iki kapının girişine de usturuplu bir tahta perde çekmişler. Bu da bir ihtiyaç, hele ki Taksim gibi bir merkezin olmazsa olmazlarından…

Rüzgâr İstiklâl Caddesi-Sıraserviler tarafından ve oldukça güçlü esiyor. Hanımların mantoları ve beylerin pantolonlarına dolan hava, elbiseleri Gezi-Mete Caddesi istikametine doğru havalandırıyor. Cereyanın yönü tam da o anlarda Günbatısı-Karayel (Balkanlar’dan esmekte) ve şiddeti de muhtemelen üç… O sırada yağış tekrardan başlasa, yerde ciddi bir kar tutar bu rüzgârın etkisiyle, ama hava da aksi gibi açık, bulutsuz… Artık kısmet belki akşama.

Ağzında cigarasıyla bize doğru yürümekte olan bey, her iki elini de paltosunun cebine sokmuş ve kendini riske atmış. Hava oldukça soğuk, keskin ve buz gibi. Haklı adamcağız ama, hiç değilse bir elini dışarıda bırakması kendisi için daha hayırlı. Çünkü yerdeki balıksırtı mozaik parke doku, ayakkabıların topuklarını oldukça şiddetli şekilde kaydıracak derecede ıslak ve kaygan… Bir dengesini kaybetti mi, sonu kötü. Taksim İlkyardım’da açar gözünü sonra mazallah… Şapkası da yok zaten başında. Durduk yerde bu soğukta anevrizmayı davet edecek kadar kendine güveni tam…

Helâlara doğru yürüyen iri yapılı bey de; ya civar esnaftan biri ve olağan wc ziyareti için üzerine paltosunu dahi geçirmeden hareketlenmiş, ya da ekonomik durumu biraz kötü. Ortahalli. Karlı İstanbul’a bir tek kuru ceketle merhaba demiş. … Allah yardım etsin, ne diyelim?

Maksemin önündeki çelik kepli memur, o dönemin trafik polisi. Cadde-i Kebir’in güvenliğinden ve seyrüseferinden sorumlu personelden biri. Merkez binaları da hemen meydanın gerisinde, Opera binası inşaatının önündeki Sarı bina. Taksim Polis Merkezi…

Kuşluk vaktinden sonra yükselen güneş, kubbelerdeki ve çatılardaki karı hızlı bir şekilde eritmiş. Geriye kalanların muhteviyatına bakacak olursak; sıkı ve sert bir kar tipisi sonucu değil, gevşek bir yağışla birlikte indikleri belli oluyor. Görüntüleri nisbeten yumuşak ve öğleden sonra çözülerek suya dönüşmeye son derece meyilli…

Kar tipileri ve bulgur tarzı hızlı yağışlar İstanbul’da Aralık ve Ocak aylarında gerçekleşir. Bunlar zeminde kısa sürede çok yoğun ve sıkı bir örtü bırakır. Şubat ve Mart’ta ise yağışın keskinliği azalır, lapa lapa iner ve yerde dolgun, hacimli fakat gevşek bir birikim olur. Demek ki Ocak sonu Şubat başı geçiş dönemindeyiz artık…

Fotoğrafın net yılını bulmayı da, bu işin meraklısı diğer ahbaplarımıza bırakıyorum