Küçük bir tepe üzerinde konumlanan Köşk Medrese (asıl adıyla Köşk Hangâhı), sıra dışı mimarisi ve tarihiyle Anadolu Türk mimarlığının önemli eserlerinden biridir. Yapı, adını bulunduğu Köşk Tepe’den alır. Dıştan dikdörtgen, kalevari bir görünüşe sahip olan bu yapı, ilk olarak Evhadiyye tarikatı mensupları için bir hangâh (tekke) olarak inşa edilmiş, Osmanlı döneminde medrese işlevi görmesi sebebiyle halk arasında “Köşk Medrese” adıyla anılagelmiştir.

Yapının kuzey cephesinde bulunan taçkapıdan girildiğinde iki katlı, beşik tonoz örtülü mekânlar yer alır. Bu mekânların önünde, ortasında bir kümbet bulunan kare planlı avlu bulunmakta; avluyu sekizgen bir revak çevrelemektedir. Plan itibarıyla Anadolu Türk mimarisinde benzersizdir; en yakın örnek Erzincan Tercan’daki Mama Hatun Kümbeti olarak gösterilir.

Avlunun merkezindeki kümbet, Eretna Beyliği’nin kurucusu Emir Alâeddin Eretna tarafından eşi Suli Paşa Hatun (diğer adıyla Toa Hatun) için Hicrî 740/M.1339-40 yılında inşa ettirilmiştir. Mimarı Kaluyan bin Lokman’dır. Kare oturtmalık üzerinde sekizgen gövdeye sahip olan kümbet, içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülüdür. Cephelerinde sivri kemerli nişler, pencereler ve mazgal pencereleri yer alır. Türbenin içinde Suli Paşa Hatun, Alâeddin Eretna, oğulları Gıyaseddin Mehmed ve torunu Alâeddin Ali Bey’in mezarları bulunmaktadır. 1339’da inşa edilen bu türbe, 12. yüzyıl Orta Asya’daki Tegiskent kümbetleriyle benzerlik göstermektedir.

Yapı sadece dini-tasavvufî bir merkez değil, aynı zamanda imaret (aşevi) işleviyle de kullanılmıştır. Bu durum, Anadolu’daki tarikat ve teşkilat yapılarının ortak sosyal yönünü yansıtır. Nitekim Evhadiyye tarikatının kurucusu Evhadüddin Kirmânî, Ahi teşkilatının kurucusu Ahi Evren’in kayınpederidir; Evhadüddin’in kızı Fatma Bacı ise Anadolu kadınları arasında teşkilatlanmayı sağlayan Bâciyân-ı Rum’un kurucusudur. Evhadiyye tarikatı müridleri hangâhlarda dini-tasavvufî eğitim verirken, Ahiler şehirlerde esnaf dayanışmasını ve sosyal yardımlaşmayı örgütlemiş, Bacıyan-ı Rum da kadınların üretim ve paylaşım alanını oluşturmuştur. İşte bu üç yapı bir araya gelerek imaret kültürünün yaşamasını sağlamış, Köşk Hangâhı da hem tasavvuf merkezi hem de halka açık bir aşevi olarak hizmet vermiştir.

2024 itibarıyla Köşk Medrese’nin restorasyonu Melikgazi Belediyesi tarafından tamamlanmış, ardından peyzaj çalışmalarına başlanmıştır. Etkinliklerin, sosyal ve kültürel programların yapılacağı yeni bir mekân olarak kullanılmaya başlanacaktır.

Eretna Bey ve Eretna Beyliği

Eretna Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışından ve İlhanlı hâkimiyetinin zayıflamasından sonra 1335–1381 yılları arasında Orta Anadolu’da hüküm sürmüştür. Beyliğin kurucusu Alâeddin Eretna, aslen Uygur Türklerindendir. İlhanlılar döneminde görev almış, Anadolu’da vali olarak bulunmuş, onların otoritesinin zayıflamasıyla bağımsızlığını ilan etmiştir. Kaynaklarda, Uygur kökenli Cafer Bey’in Kayseri’ye geldiği, burada emirlik yaptığı, oğlunun da Alaaddin Eretna olduğu aktarılır. “Eretna” kelimesi Uygur Türkçesinde “iri inci tanesi, dev gibi” anlamına gelir. Nitekim rivayetlere göre Alaaddin Eretna iri yarı bir insandı; hatta kendisine uygun at bulunmadığı için öküz sırtında gezerdi. Adaletli kişiliği ve halkın sevgisini kazanması sebebiyle “Köse Peygamber” lakabıyla anılmıştır. Ünlü seyyah İbn Battuta, Kayseri’ye geldiğinde Alaaddin Eretna’nın Sivas’ta bulunduğunu, kendisini Kayseri Valisi sıfatıyla eşi Suli Paşa Hatun’un karşıladığını yazar. Böylece Toa Hatun, Anadolu’nun ilk kadın valisi olarak tarihe geçmiştir. Eretna Beyliği, Alâeddin Eretna’nın ölümünden sonra oğlu Gıyaseddin Mehmed Bey döneminde iç karışıklıklar yaşamış, damadı ve kadısı olan Kadı Burhaneddin tarafından 1381’de ortadan kaldırılmıştır. Yerine kurulan Kadı Burhaneddin Devleti, Eretna mirasının bir devamı niteliğindedir. Eretna Beyliği, Uygur kökenli emirlerin Moğol idaresinden Anadolu’daki bağımsız bir Türk beyliğine geçişini temsil eder. Sünnî İslam’ı desteklemiş, medrese, hangâh ve imaretler inşa ettirmiş, böylece Anadolu’da hem siyasi hem kültürel bir istikrar sağlamaya çalışmıştır. Kayseri’deki Köşk Medrese ve Kümbeti, bu sürecin en önemli somut mirasıdır.

✶ Medya