Ayanis Kalesi, başkent Tuşpa’nın 38 km kuzeyinde, Van Gölü’nün doğu kıyısında yer alan, eski adı “Ayanis” bugünkü adı Ağartı olan köyün yakınındaki kayalık bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Urartu Krallığı’nın bilinen son kalesi olan Ayanis Kalesi’nde arkeolojik kazılar, 1989 yılından bu yana devam etmektedir. Kazılar, 2012 yılına kadar Ege Üniversitesi ‘Van projesi’ kapsamında Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu başkanlığında sürdürülmüştür. 2013 yılından itibaren ise çalışmalar Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Öğretim üyesi, Prof. Dr. Mehmet Işıklı tarafından yürütülmektedir.

Deniz seviyesinden yüksekliği, 1866 m olan kale 100x 400 metre boyutlarında, ana kaya üzerine planlı bir şekilde inşa edilmiştir. Ayanis Kalesi, MÖ 685 ve 653/650 tarihleri arasında Urartu Krallığı’nın başında bulunan Argişti oğlu (II.) Rusa tarafından yaptırılmıştır. Arkeolojik çalışmalar, anıtsal kapı ve tapınak cephesinde ele gecen yazıtlar ve dendrokronolojik analiz sonuçlarına göre kale, MÖ 673-72 tarihlerinden hemen sonra inşa edilmiş olmalıdır. 1989 yılından bu yana devam eden Ayanis Kalesi kazıları, Urartu kültürüne dair zengin bir envanterin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Sitadel ve dış kent olmak üzere iki alanda yürütülen kazılar sonucunda ‘Tapınak Alanı’, ‘Domestik Mekânlar’, ‘Payeli Salon’, ‘Anıtsal Kapı’ ‘Doğu ve Batı Depo Odaları’, ‘Güney, Kuzey, Doğu ve Batı Sur Duvarları’ ve dış kent kısmen gün ışığına çıkarılmıştır.

Anıtsal Kapı ve Güney Sur

Ayanis Kalesi Güney Sur ve anıtsal giriş kapısı, Urartu savunma sistemleri ve kaleye girişin nasıl sağlandığı hakkında önemli bilgiler edinmemizi sağlamaktadır. Anıtsal kapının konumu Güney Sur ve Doğu Sur ‘un kesiştiği noktada kalenin güneydoğusundadır. Yapı, Ayanis’te şu ana kadar yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan tek giriş kapısı olup 3 m genişliğe sahiptir. Urartu mimari düzenlemesinin bir parçası olan taş temel üzerine kerpiç bloklar burada belirgin şekilde gözlenmektedir. Anıtsal kapı ve kapının iki yanında yer alan gözetleme kulesinin inşa edildiği andezit taş blokların yüzeyi oldukça düzgün işlenmiş ve pürüzsüzdür .  

Kapıdan güneye doğru ilerlerken Urartu askeri mimarisinin en güzel örneklerinden birini sergileyen Güney Sur yapısı ile karşı karşıya kalmaktayız. Bu sur bedenlerini oluşturan andezit bloklarının dışa bombeli yapısı Urartu mimarlarının yapıda görkemliliği ve ince işçiliği bir arada kullandığı nadir örneklerdendir. Sur temeli ana kaya üzerine açılan Sur Yatakları ve bu yuvalara koyulan mıcır tabakasının hemen üzerine yükselen bazalt bloklarla oluşturulmuştur. Böylelikle bazalt bloklar ana kaya üzerine direk oturtulmayarak arada kalan mıcır tabakası ile jeolojik olaylara karşı esnek bir zemin elde edilmiştir. Aynı önlem andezit bloklarda da alınmış ve bu blokların bazılarında kilitleme yöntemi kullanılarak hem taşlar arasındaki kot farkı kapatılmış hem de dayanıklılık sağlanmıştır. Andezit blokların üzerine ise yaklaşık 8 m’yi bulan kerpiç bloklar örülmüştür. Güney Sur’da yer alan atık su kanalı kalenin alt yapısına dair önemli veriler sağlamaktadır.  2014 sezonunda sur sisteminin en iyi sergilendiği bu alanda yaşanan kerpiç tahribatını önlemek ve yukarıdan yağmur sonrası akan toprağı engellemek amacıyla Ayanis kerpiçleri ile aynı ölçüye sahip istinat duvarı yapılmış ve surun doğu ucunda koruma-onarım çalışması yapılmıştır.

Batı Depo Odaları

Ayanis Kalesi Batı Depo Odaları halkın gündelik ihtiyaçların karşılamasına yönelik veriler sunmaktadır. Depo yapılarının ortasından doğu-batı doğrultusunda uzanan taş temelli kalın bir duvar geçmektedir. Söz konusu duvar depo mekanlarını kuzey ve güneyde olmak üzere iki alana ayırmaktadır. Duvarın kuzeyindeki depo odalarında yer alan Urartu depolama kapları (pithoslar) Orta Çağ yerleşmesinden dolayı tahribata uğramıştır. Duvarın güneyinde 12 adet depo yapısının kazısı gerçekleştirilmiştir.

Depolarda çanak-çömlek ve farklı boyutlarda 250den fazla pithos ele geçmiştir. Bu pithoslar sıkıştırılmış topraktan oluşan zemin üzerinde yer almaktadır. Pithosların arasında bulunan ahşaptan yapılmış hatıllar olasılıkla yürüyüş yolu amaçlı kullanılmıştır. Güneydeki depo odaları arazinin eğimine bağlı olarak güneye doğru basamaklandırılmıştır. Bu basamaklar üzerinde doğu-batı yönlü uzanan koridorlar ve kapı açıklıklarıyla depolar birbirine bağlanmaktadır. Basamaklandırılmış 6 No’lu depo odasında, uzunluğu 2.20 metreyi bulan taş künk yer almaktadır. Bu künkün depoların doldurulması ya da boşaltılması aşamasında kullanıldığı düşünülmektedir.

Depo yapılarının en büyüğü 21.36×3.25 metre, en küçüğü ise 4.47×4.29 metre ölçülere sahiptir. Depo yapılarının duvarları 1.70 – 2.90 metre kalınlık aralığında değişen kerpiç bloklardan oluşmaktadır. Kerpiç blokları ana kayanın üzerine konumlandırılmış taş temellere oturtulmuştur. Bu derece büyük duvar yapısından yola çıkarak depo odalarının 2 katlı olduğu ve depo odalarının bodrum katında yer aldığı düşünülmektedir. Bazı duvarların içlerine yapılan nişler ve önlerinde bulunan sekiler, küçük boyutlu depolama kaplarının konulması için tasarlanmıştır. Depo mekânlarının içinden farklı sayılarda mühür ve mühür baskısı (bulla), tunç kaplar, pişmiş toprak kandiller, tunç ok ve mızrak uçları, demir ok ve mızrak uçları, figürinler, tunç çiviler ve taş kaplar ele geçen buluntuların bazılarıdır.

Mekânlar içerisindeki pithosların birçoğunun yanında mühür baskıları ele geçmiştir. Bu mühür baskıları bir ip yardımıyla pithosların üzerini örten kumaş parçalarına bağlanmıştır. Pithosların omuzlarında ölçü birimlerini gösteren çivi yazıları veya semboller yer almaktadır. Küplerin içerisinde buğday, arpa gibi ürünlerin depolandığı, mekânlarda bulunan mühür baskıları aracılığıyla bilinmektedir. Pithosların ağız çapları 0.78 – 1.5 metre, yükseklikleri ise 1.5 – 2 metre aralığında değişmektedir. Nitekim Ayanis Kalesi’ne Urartu coğrafyasının çok farklı yerlerinden ürünler gönderildiği düşünülürse bu büyüklükteki pithosların olması doğaldır.

Tapınak Alanı

Ayanis Kalesi’nin en önemli alanı Haldi Tapınağı’nı da bünyesinde barındıran “Tapınak Alanı”dır. Tapınak Alanı, sitadelin orta ve en yüksek noktasına konumlandırılmıştır. “Payeli Salon” olarak da adlandırılan bu alan yaklaşık olarak 30X30 metre ölçülerindedir. Alanın kuzeydoğusunda diğer mekân ile bağlantısını sağlayan ve su mermeri eşiğe sahip olan bir kapı bulunmaktadır. Alan, doğu duvara yaslandırılmış olan susitapınağı (cella) ve tapınağı doğu, batı ve kuzeyden çevreleyen on adet kare planlı, anıtsal boyutlu payelerden oluşmaktadır. Bununla birlikte iki adet paye de tapınağın güney ve kuzey duvarlarına bitişiktir. Payeler, üç adet bazalt sırasının üzerinde kerpiç bedenler örülerek inşa edilmiştir. Payelerin önünde avluyu üç yönden çevreleyen, ahşaptan bir sundurma olduğu ve sundurmanın çevrelediği avlunun üzerinin de açık olduğu düşünülmektedir. Çekirdek tapınağın önünde yer alan yuvarlak planlı yapının ise dini merasimler sırasında kral veya rahip tarafından kullanıldığı düşünülmektedir.  

Sitadelin en önemli yapısı olan susi tapınağı, 2000 yılı kazılarında açığa çıkarılmıştır. Tapınak, baş tanrı ve savaş tanrısı olan Haldi’ye adanmıştır. Bu sebeple tapınak alanından çok sayıda ok ucu, kalkan, sadak gibi askeri buluntular ele geçmiştir. Çekirdek Tapınak/Cella 12.45x 13.00 metre boyutlarındadır. Cellanın duvarları iki sıra bazalt blok üzerine kerpiç beden oturtularak inşa edilmiştir. Tapınağa küçük bir koridor ile giriş sağlanmaktadır ve koridorun iki yanındaki duvarların köşeleri rizalitli bir yapıya sahiptir.  Koridor ve cellanın tabanı su mermeri plakalar ile kaplanmıştır. Su mermeri, ahşap ve kerpiç malzeme kullanılarak yapılmış olan, 1.75 x 1.65 m ölçülerinde bir podyum, tapınağın doğu duvarına bitişiktir. Podyumun üzerindeki su mermeri plaka, kazıma ve oyma teknikleri kullanılarak yapılmış fantastik yaratıklar ve hayat ağacı motifleri ile bezenmiştir. Podyumun kenarları mozaikler ve altın kakmalarla süslenmiştir. Tapınağın iç duvarlarını oluşturan iki sıra bazalt taşların ön yüzleri oyularak (intaglio tekniği) içleri taş kakma tekniğinde yapılmış çeşitli tanrı, fantastik yaratıklar, bitki ve rozetler ile bezenmiştir. Tapınağın ön cephesinde ve koridorun iki yanında 8 bazalt bloğu üzerinde, 88 satırdan oluşan, Urartu’nun en uzun tapınak yazıtı yer almaktadır.

Tapınağın güneyinde, Tanrı Haldi’ye adanmış olan kalkan, miğfer, sadak gibi sunuların toplandığı depo odaları bulunmaktadır. Ayrıca tapınağın kuzeyinde bulunmuş olan küvet, tapınak girişinin iki yanında bulunan ocaklar ve bu ocaklar içinden ele geçen akdarı gibi buluntular, burada yürütülmüş olan ritüel merasimlerin temizliği de kapsadığını ve ateş ile tohumun da kutsallığını göstermiştir.

Podyumlu Salon

Ayanis Kalesi Tapınak alanı içerisinde son yıllarda devam eden kazılar sonucu, alanın doğusunda bulunan ve tanrı Haldi’ye adanmış cella yapısının hemen arkasında anıtsal boyutlarda özel bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Söz konusu anıtsal yapının en önemli unsuru salonun güney duvarına yaslı durumdaki su mermeri podyumdur. Tapınak içerisinde yer alan podyuma oldukça benzeyen bu ikinci podyum çeşitli hayvan, bitki ve karışık yaratık motifleri ile süslenmiştir. Podyumun batısında zemin mermer bloklarla döşeli iken, doğusunda zemin kerpiç döşemelerle kaplanmıştır. Oldukça iyi korunmuş olan kerpiç duvarlar, mekânın geçirdiği tadilat evrelerini de açıkça göstermektedir. Son dönem kazılarında açığa çıkarılmış olan bu krali-dini mekân yalnızca mimari yapısı ile değil küçük buluntularıyla da oldukça önemli ve özel bir mekân olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dış Kent

Sivil halkın varlığına dair çarpıcı sonuçlar sunan “Dış Kent Kazıları” şimdilik Doğu Anadolu’daki ilk ve tek sistemli kazı olma özelliğine sahiptir. Burada yürütülen kazı çalışmalarından ele geçen buluntular kaledekilerden farklıdır. Bunlar daha çok günlük işlerde kullanılan türdendir ve düşük kalitede mallardır. Dış kentte iyi farklı alanda çalışmalar yürütülmüştür. Bunlar, Pınarbaşı ve Güneytepe  yerleşmeleridir. Pınarbaşı ve Güney Tepe’deki en dikkat çekici durum iki yerleşimin mimarisinin birbirinden farklı olmasıdır. Pınarbaşı’ndaki yapılar Güney Tepe’ye göre daha anıtsal olmasına rağmen ele geçen buluntular kalite olarak daha düşüktür. Tam tersi durum Güney Tepe için geçerlidir ki, burada mimari yapı Pınarbaşı’na göre daha yalın iken ele geçen küçük buluntular daha kalitelidir. Bu durum ilk bakışta çelişki yaratsa da anlaşılmaz değildir. Muhtemelen Güney Tepe, dış kentin elit insanlarının yaşadığı bölümü oluştururken; Pınarbaşı’da kent içindeki idari yapıyı temsil ediyor olmalıydı.

Koruma ve Onarıma Yönelik Çalışmalar

Kalede devam eden çalışmalar arkeolojik kazıların yanında, koruma ve onarıma yönelik olarak da devam etmiştir. Bu bağlamda öncelik üzeri açık olan ve hızla tahrip olan tapınağı koruma çalışmaları olmuştur. Yerel yönetimlerin de desteği ile Ayanis Kalesi Haldi Tapınağı kalıcı bir çat sistemi ile kapatılmıştır. Tapınağın doğusunda bulunan Podyumlu Salon da geçici çatı sistemi ile koruma altına alınmıştır. Salonda yer alan podyumun etrafı kerpiç bloklar ile örülmüş ve metal bir kasa ile korumaya alınmıştır. Ayrıca mekânın doğal koşullardan ve insani tahribatlardan korunması için kazı ekibinin çabaları ile bir çatı örtüsü yapılarak üzeri tamamen kapatılmıştır.

2018 kazı sezonundan evvel ise Ayanis Kalesi’nin, ören yeri statüsü kazanması amacıyla ahşap malzemeden yürüyüş yolları, seyir terasları ve bilgilendirme levhaları ile turizme kazandırılma çalışmalarına başlanmıştır.

Urartular.com.tr – Ayanis