Çeşme ile Sakız Adası arasında deniz ticaretinin güvenliği için ilk olarak 15. yüzyılda Cenevizliler tarafından inşa edildiğine dair izler taşıyan Çeşme Kalesi, Sultan II. Beyazıt zamanında, 1508-1509 yıllarında Aydın Valisi Mir Haydar tarafından Mimar Ahmet oğlu Mehmet’e yaptırılan ilaveler ve onarımlarla büyütülmüştür, Osmanlı Kalesi olmuştur. Ceneviz mimari üslubu ve Osmanlı mimari üslubunu bir arada gördüğümüz Çeşme Kalesi, günümüze kadar gelebilen Batı Anadolu’daki önemli kalelerden biridir. Dikdörtgen planlı olan kale, kayalık yamaç üzerinde olup batısı deniz üç yanı hendekle çevrilidir. Ana giriş kapısı, güney cephede yer almaktadır. Kale 19. yüzyıla kadar kullanılmış ve sonrasında terk edilmiştir.

Kesme taştan 4 burçlu olarak inşa edilmiş olan kale, ilk yapıldığı dönemde deniz kenarında iken denizin doldurulması sonucu günümüzdeki yeri denizden uzakta kalmıştır. Evliya Çelebi, bu kalenin fiziki durumu, büyüklüğü, mimarisi ve kale içinde bulunan evler hakkında bilgi vermektedir.

17. yüzyılda yapılan deniz savaşlarında tahrip olan ve 18. yüzyılda restore edilen Çeşme Kalesi’nin yapım kitabesi günümüze kadar ulaşabilmiştir. Restore edilen kalenin içinde Çeşme Arkeoloji Müzesi yer almaktadır. Müze ilk defa 1965 yılında İstanbul Topkapı Müzesi’nden getirilen silahlarla silah müzesi olarak ziyarete açılmış olup 1984 yılına kadar böyle devam etmiştir. Müzede bulunan silahlar salondaki aşırı nemden dolayı oksitlenerek bozulmaya başladığından, İzmir Arkeoloji Müzesi ve Ödemiş Müzesi’ne devredilmiştir. Aynı teşhir salonunda, 1964 yılından beri devam eden Ildırı’daki Erythrai Antik Kenti’nde yapılan kurtarma kazılardan elde edilen eserler sergilenmektedir.

Çeşme Kalesi, UNESCO tarafından 2020 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dâhil edilmiştir.

✶ Medya