Emir Ali Pişrev Türbesi
Pişrev Ali Kümbeti olarak da bilinir.
- Tür: Türbe
- Kültür: Eretna
- Yüzyıl: 14. yy
- Bölge: Türkiye, İç Anadolu Bölgesi, Kayseri, Melikgazi
- Durum: Erişilebilir
Emir Ali Pişrev Türbesi, Eretnaoğulları Beyliği’nin Kayseri’de hüküm sürdüğü dönemde, Emir Ömer oğlu Ali Pişrev adına 1351 yılında inşa edilmiştir. Türbe, dönemin ileri gelen devlet adamı ve komutanlarından Emir Ali’nin anısına yapılmış olup, kitabesinde “meşhed” olarak anılmıştır; bu ifade, yapının şehitlik mezarı niteliğinde olduğunu gösterir.
Emir Ali, Eretnaoğulları döneminde yaşamış önemli bir devlet adamı ve komutandır. Farsça “önder” anlamına gelen “Pişrev” lakabı da onun dönemin önde gelen beylerinden biri olduğunu teyit eder. Dünyaca meşhur Faslı seyyah İbn Battuta, 1330 yılında Kayseri’ye geldiğinde Emir Ali’nin hem siyasî hem de sosyal alandaki konumunu şöyle tasvir eder: “Bu şehirde ahilerden Emir Ali’nin tekkesinde konakladık. Bu adam, ahilerin önde gelenlerinden, şanlı bir beydir. Şehrin nüfus sahibi ayan takımından oluşan bir grubu vardır. Tekkesi sağlam yapılı olup, yiyeceklerinin bolluğu, kandilleri ve döşemeleriyle gördüğümüz zaviyelerin en güzellerindendir. Dergâh mensupları her gece Emir Ali’nin yanında toplanmaktadır.” Bu tanıklık, Emir Ali Pişrev’in yalnızca askerî veya idarî bir figür değil, aynı zamanda Kayseri’nin ahi geleneği içerisinde toplumsal bir önder konumunda bulunduğunu göstermektedir. Ahiler, töreleri gereği, hükümdar olmadığı zamanlarda devletin idaresine yardımcı olur; gelen misafirleri ağırlar, onları memnun etmek için adeta birbirleriyle yarışırlardı. Emir Ali’nin tekkesi de bu geleneğin en seçkin örneklerinden biri olarak öne çıkmıştır.
Türbe, Anadolu’daki Ortaçağ türbelerinin karakteristik özelliklerini yansıtan iki katlı düzeniyle dikkat çeker. Mumyalık bölümüyle birlikte tasarlanan türbe, kuzey–güney doğrultusunda 8,60 x 7,40 metre ölçülerinde, kareye yakın dikdörtgen planlı bir yapıdır. Düzgün kesme taştan inşa edilmiş olan türbede, gövde ile mumyalık kısmı bir kornişle birbirinden ayrılmıştır. Bu sade ama dengeli mimari kurgu, yapıya hem anıtsal bir görünüm hem de geometrik bir bütünlük kazandırır.
Türbenin ana girişi kuzey cephesindedir. Giriş, dikdörtgen bir niş içerisine yerleştirilmiş olup, iki kollu bir merdivenle çıkılmaktadır. Kapının iki yanında ince sütunlar bulunur; taçkapı, mukarnaslı bir kavsarayla sonlanır ve üstte kör sivri kemerle taçlandırılmıştır. Bu kemerin tepe noktasında, beyaz mermer üzerine sülüs hatla yazılmış Arapça kitabe yer alır. Kitabede türbenin “meşhed” olarak anıldığı ve H.751/M.1350 tarihinde inşa edildiği belirtilmiştir.
Üst katta yer alan mescid mekânı, sivri beşik tonozla örtülüdür. İç mekân, doğu, batı ve güney cephelerde açılmış üç küçük dikdörtgen pencereyle aydınlatılmaktadır. Girişin tam karşısında kıble yönünü gösteren mihrap bulunur. Mihrap düz silmeli bir bordürle çevrilmiş olup, nişi dört sıralı mukarnas kavsaraya sahiptir. Zemini kesme taş kaplamalı olan mekân, dönemin sade ama ölçülü iç mekân anlayışını yansıtır.
Türbenin içinde başlangıçta iki mermer sanduka yer almaktaydı.
Birinci sanduka, türbenin banisi Emir Ali Pişrev’e aittir ve Arapça olarak şu ifade yazılıdır:
“Hādhā qabr al-amīr al-marḥūm al-saʿīd ʿAlī ibn ʿUmar al-maʿrūf Pīşrev raḥmat Allāh … tuwuffiya fī niṣf shahr Ramaḍān al-mubārak sanat khamsīn wa sabʿamāʾa.”
Bu ifade Türkçeye şu şekilde çevrilmiştir:
“Bu kabir, merhum ve saadetli Emir Ali bin Ömer’in, Pişrev diye bilinenin kabridir. Allah rahmet eylesin. Mübarek Ramazan ayının ortasında, H.750/M.1349 yılında vefat etmiştir.”
İkinci sandukada ise, bu mezarın Moğol İlhanlı hanedanı mensuplarından Sutay Noyan’ın oğlu Hıtayın’a ait olduğu bilinmektedir. Üzerinde şu ifade yer almaktadır:
“Bu kabir Hıtayın oğlu merhum … billahin’indir. Allah kabrini nurlandırsın.”
“H.753/M.1353” tarihi de bu sandukanın üzerinde yer almaktadır.
Her iki sanduka, 20. yüzyılın sonlarında koruma amacıyla Kayseri Arkeoloji Müzesi’ne taşınmıştır.
Alt katta yer alan mumyalık bölümü, kuzeydeki taçkapıya çıkan merdivenin altındaki düz lentolu küçük bir kapıdan girilerek ulaşılır. Zeminden yaklaşık 50 cm aşağıda bulunan bu bölüm de sivri beşik tonozla örtülüdür. Ancak penceresiz olan bu mekân günümüzde boştur; burada daha önce kimlerin gömülü olduğuna dair kesin bir bilgi mevcut değildir.
Süsleme bakımından türbe sadelik ve taş işçiliğiyle ön plana çıkar. Cephelerde aşırı bezeme bulunmaz; bunun yerine oran ve ölçü dengesiyle oluşturulmuş bir estetik hâkimdir. Yapının inşasında düzgün kesme taş kullanılmış, taş derzleri özenle işlenmiştir. Türbede biri giriş kapısı üzerinde, diğeri sandukalardan birinde olmak üzere iki kitabe bulunmaktadır.