Gevher Nesibe Çifte Medrese
Gevher Nesibe Şifahanesi (Darüşşifa, Bimaristan) ve Gıyasiye Medresesi (Tıbbiye) olarak da bilinir.
- Tür: Medrese, Darüşşifa
- Tema: UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi
- Kültür: Anadolu Selçuklu, Selçuklu
- Bölge: Türkiye, İç Anadolu Bölgesi, Kayseri, Kocasinan
- Durum: Erişilebilir
Halk arasında Çifte Medrese diye anılan bu iki yapı aslında batıdaki Gevher Nesibe Şifahanesi (Arapça: Darüşşifa, Farsça: Bimaristan) ve doğudaki Gıyasiye Medresesi’nden oluşmaktadır. İçinde ayrıca Gevher Nesibe’ye ait olduğu rivayet edilen türbe de bulunmaktadır.
Melike İsmetüddin Gevher Nesibe Hatun, 12. yüzyılın sonları ile 13. yüzyılın başlarında Anadolu Selçuklu Sultanlığı’nın bir prensesi, II. Kılıç Arslan’ın kızı ve I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kız kardeşiydi. 1204 yılında verem hastalığına yakalanarak Kayseri’de ölmüştür.
Rivayete göre Gevher Nesibe, Konya’daki Selçuklu sarayını savunan bir başsipahiye âşık oldu. Kardeşi I. Gıyaseddin Keyhüsrev ise kız kardeşiyle bu subayın evlenmesine karşı çıkmış, bunun üzerine genç adamı çeşitli tehlikeli görevler ve seferlere göndererek ölümünü garanti altına almak istemiştir. Sevgilisinin ölümünden duyduğu derin üzüntüyle sarsılan Gevher Nesibe Sultan ağır şekilde verem hastalığına yakalanmıştır. Doktorların tüm çabalarına rağmen iyileşememiştir. Pişmanlık duyan Keyhüsrev, kız kardeşini ölüm döşeğinde ziyaret etmiş, ondan af dilemiş ve son arzusunu yerine getirmeyi teklif etmiştir. Rivayete göre Gevher Nesibe Sultan şu cevabı vermiştir:
“Ben çok hastayım. İyileşmem için hiçbir imkân yok. Bu hekimlerin hiçbiri hastalığıma bir çare bulamıyor. Sonunda öleceğim. Arzum şudur: Mal varlığımı benim adıma bir darüşşifa yapılması için kullan. Bu şifahanede hastalar ücretsiz tedavi edilsin ve aynı zamanda çaresiz hastalıkların tedavisi araştırılsın.”
Gevher Nesibe’nin vasiyeti üzerine ağabeyi, Selçuklu sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev, 1204–1206 yılları arasında Kayseri’de şifahane ve 1210–1214 yılları arasında medreseyi inşa ettirmiştir. Yapılar “Üstad Ömer” adlı bir mimar tarafından tasarlanıp inşa edilmiştir. Normalde mimarın adını aktaran giriş kapısı kitabesi kayıp olmakla birlikte, bu bilgi başka yazılı kaynaklarda korunmuştur. Şifahane ve tıp medresesi aynı külliyede, bitişik olarak inşa edilmiştir. Öğrenciler böylece hem teorik ders görüyor hem de aynı yerde hasta üzerinde uygulamalı eğitim alıyordu. Bu durum modern anlamdaki klinik tıp eğitiminin ilk kurumsallaşmış örneği kabul edilmektedir. Tıp eğitimi ve sağlık hizmetini birlikte veren dünyanın ilk merkezidir. Burada akıl hastaları su, kuş ve müzik sesi dinletilerek tedavi edilmeye çalışılmıştır. Medresede bulunan tepeden aydınlatmalı üç ameliyathanede katarakt ve mesane ameliyatları yapılmıştır. Hastalara narkoz olarak da “afyon, şarap, sarı sabır, adamotu ile Hindistan cevizi” karışımı verilmiştir. İlaç yapımında kullanılan bitkiler ile marul, maydanoz gibi sebzeler de medresenin damında kurulan serada yetiştirilmiştir. 1,5 metre kalınlığında toprağın bulunduğu dam sayesinde ayrıca izolasyon sağlanmıştır.
1980’li yıllardan itibaren Erciyes Üniversitesi tarafından restore edilen Çifte Medrese, uzun süre “Tıp Tarihi Müzesi” olarak hizmet vermiştir. Bu dönemde özellikle Gevher Nesibe Şifahanesi ve tıp tarihi teması ön plana çıkıyordu. 2012 yılında yapının kullanım hakkı Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Ardından 2012–2014 yılları arasında belediye tarafından kapsamlı bir restorasyon ve koleksiyon hazırlığı yürütüldü. Son olarak 2014’te Çifte Medrese, resmî olarak “Selçuklu Uygarlığı Müzesi” adıyla yeniden ziyarete açıldı.