Anadolu Selçuklu sultanı I. Alâeddin Keykubad’ın eşlerinden biri de Eyyubi hanedanından gelen Melike Adile (Adiliye) Hatun’dur. Asıl adı Melike Adiliye olup, kaynaklarda Gaziye Hatun olarak da anılır. Eyyubi Sultanı Melik Adil’in kızı, ünlü komutan Selahaddin Eyyubi’nin öz yeğenidir. Bu evlilik, yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Anadolu’nun güneydoğu cephesini korumak amacıyla kurulmuş siyasi bir ittifakın sonucudur.

Melike Adile’nin Alâeddin Keykubad ile evliliği 1227 yılında gerçekleşmiş, düğün merasimi Malatya’dan Alanya’ya kadar uzanan şehirlerde günlerce sürmüştür. Dönemin önemli tarihçisi İbn Bibi, eserinde Melike Adile’nin Kayseri’ye gelişini ve ihtişamlı düğün alayını sayfalarca anlatırken, Sultan’ın bir diğer eşi Hunat Hatun’un gelişini yalnızca birkaç satırla geçiştirir. Bu durum bile, iki hatunun saraydaki konumlarını ve nüfuzlarını ortaya koymaktadır.

Sultan Alâeddin Keykubad daha hayattayken, Melike Adile’yi halife torunu olan küçük oğlu İzzettin Kılıçarslan’ın annesi sıfatıyla veliaht ilan etmiştir. Fakat güçlü devlet adamı Saadettin Köpek’in saray entrikaları, Hunat Hatun’un da etkisiyle, 1237 yılında Alâeddin Keykubad’ın Kayseri’de zehirlenerek öldürülmesiyle sonuçlanmıştır. Bu olaydan sonra Melike Adile Hatun tutuklanmış, Ankara Kalesi’ne hapsedilmiş, küçük oğlu İzzettin Kılıçarslan ise Uluborlu Kalesi’ne gönderilerek zindana kapatılmıştır. Melike Adile, Ankara’daki zindanda hayatını kaybederken, oğlu İzzettin Kılıçarslan ise Uluborlu’da yayın kirişiyle boğularak öldürülmüştür.

Melike Adile’nin bu evlilikten ayrıca en az iki kızı olduğu bilinmektedir. Bunlardan biri, Melike Hatun adıyla tanınmış ve 1238’de Eyyubilerden Melik Nasır ile evlendirilerek Anadolu’dan uzaklaştırılmıştır. Aynı tarihte II. Gıyaseddin Keyhüsrev de Melik Nasır’ın kız kardeşiyle evlenmiştir. Diğer kızlarının ise Halep ve Kahire’ye gönderildiği, uzun süre Anadolu’dan uzak yaşadıkları bilinmektedir.

Yaklaşık on yıl sonra, Melike Adile’nin kızları annelerinin cenazesini Kayseri’ye getirmiştir. Hunat Hatun buna şiddetle karşı çıkmış, ancak sonunda sadece şehrin dışında bir yere defnedilmesi şartıyla izin vermiştir. Bunun üzerine kızları, 1247 yılında Kayseri’nin Kumalı mevkiinde Çifte Kümbet’i yaptırarak annelerini buraya defnetmiştir. Rivayete göre, bu olaydan ötürü bugün de bölge “Kumalı” adıyla anılmaktadır. Kümbetin inşası sırasında Hunat Hatun, Melike Adile’nin kızlarının Kayseri’ye girmesine izin vermemiş; bu yüzden kızlar, yapım süresi boyunca şehre yakın Büyük Bürüngüz beldesinde ikamet etmek zorunda kalmıştır.

Hunat Hatun’un siyasi hırsları, Melike Adile ve oğullarının trajedisine zemin hazırlamış, fakat zamanla bu olayların ağırlığı altında Hunat Hatun’un büyük bir pişmanlık duyduğu, siyasetten elini çekerek kendisini dine ve hayır işlerine adadığı aktarılmaktadır.

Melike Adile’nin kümbeti, Kayseri merkez Melikgazi ilçesinde, Sivas Caddesi üzerinde, şehrin dışında ve gözlerden uzak bir noktada yer almaktadır. Bu durum, Hunat Hatun’un külliye içindeki merkezî konumuna karşılık, Melike Adile’nin hanedan içindeki dışlanmışlığının mimari bir yansımasıdır. Kümbetin kitabesinden, yapının 1247 yılında, Melike Adile’nin kızları tarafından onun adına yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kuzeybatı cephedeki kemer kilit taşı üzerindeki usta kitabesine göre yapı “Amel-i Yusuf bin Musa” tarafından inşa edilmiştir.

Korniş altında, gövdeyi çepeçevre dolaşan yazı kuşağında Bakara Suresi’nin ilk ayetleri yer almaktadır. Kapı kemeri üzerindeki beş satırlık kitabede ise şu ifadeler yazılıdır:

OKUNUŞU:
“Hâzâ meşhed melike el saide el şehide el âlime, el zahide ismet el-dünya ved-din safvet el-İslam vel-müslimin seyidetü’n-nisâ el-âlemin Zübeydet-üz-zaman, sahibetü’l-hisâl el-fâhıret hatun el-dünya vel-âhire, el-meliketü’l-melikat, menşeü’l-yemn ve’l-berekat bintü’l-melik el-adil Ebi Bekr bin Eyyüb. Nevvera’llahü zarîhahâ ve atara rûhahâ ve reyhahâ. Emarat bi-imâratihî benâtühâ’l-muhadderât. Ve bellegahumallâhü ikmâlehû ve ahsene hâlehum fî senet 645.”

ANLAMI:
“Bu türbe, melike, saide, şehide, âlime, zahide, din ve dünyanın ismetlisi, İslam ve Müslümanların saf kadını, âlemde kadınların efendisi, iyi hasletler sahibi, dünya ve ahiretin hanımefendisi, melikelerin melikesi, iyilik ve bereketin menşei, Eyyub oğullarından Meliku’l-Adil Ebu Bekr’in kızına aittir. Allah her ikisinin kabrini nurlandırsın ve onların ruhlarını ve kokularını temiz kılsın. Bu türbenin yapılmasını 645 senesinde onun namuslu kızları emretti. Allah onları emellerine kavuştursun ve hallerini güzel eylesin.”

Kümbet iki katlıdır. Alt katta kare planlı cenazelik kısmı, üst katta sekizgen gövdeli mescit bölümü yer alır. Cenazelik katı tonozla örtülüdür ve sade bırakılmıştır. Üst kat ise içten konik, dıştan piramidal külahla örtülüdür. Giriş batıda, yedi basamaklı bir merdivenle sağlanmaktadır. Taçkapı, kümbetin en bezemeli kısmıdır; sivri kemerli mukarnaslı düzenlemeye sahiptir. Kitabe, taçkapının üzerinde beyaz mermer üzerine işlenmiştir. Üst katta yer alan mihrap, dikdörtgen çerçeveli olup kademeli bordürlerle çevrilmiştir. Mihrap kavsarasında yedi sıra mukarnas bulunmaktadır. Cephelerde köşe sütunceleri geometrik motiflerle bezenmiş, saçak altında ise Ayet’el Kürsi yazılı bir kuşak dolaşmaktadır.

Melike Adile’nin kümbeti, hem mimarisi hem de kitabesinde kullanılan sıfatlar aracılığıyla onun kimliğini ve hanedan içindeki konumunu yansıtmaktadır. Kitabede “ismetü’d-dünya ve’d-din” tabiriyle anılması, onun Müslüman ve hanedan üyesi bir kadın olarak köklü bir aidiyete sahip olduğunun vurgusudur. Ayrıca, “zamanın Zübeydesi” benzetmesi de manidardır. Bu, Abbasi halifesi Harun Reşid’in eşi Zübeyde Hatun’a yapılan göndermedir; her ikisi de oğullarının taht için mücadelesinde ön plana çıkmış ve hayır eserleriyle tanınmıştır. Kümbetin Kayseri’nin dışında, Sivas yolu üzerinde inşa edilmesi, Hunat Hatun’un merkezdeki külliyesiyle büyük bir tezat oluşturur. Hunat Hatun’un görünürlük arayışına karşılık, Melike Adile’nin mimari olarak gözlerden uzak bırakılması, siyasi ve toplumsal hafızadaki farklılıkların somut bir yansımasıdır.

✶ Medya