Güzelhisar Kalesi, Trabzon
Leontokastron, Frenkhisarı olarak da bilinir.
- Tür: Kale, Savunma Kulesi, Sur
- Kültür: Ceneviz, Osmanlı
- Yüzyıl: 14. yy
- Bölge: Türkiye, Karadeniz Bölgesi, Trabzon, Ortahisar
- Durum: Erişilebilir
Güzelhisar Kalesi, 14. yüzyılın ilk çeyreğinde Cenevizliler tarafından inşa edilmiştir. Yapı, Bizans döneminden itibaren farklı işlevlerle kullanılan bir alanın üzerinde yükselir. 10. yüzyıla ait kayıtlarda burada St. Konstatine adında bir kilisenin yanı sıra evlerin ve meyve bahçelerinin bulunduğu belirtilir. Daha sonraki dönemde Komnenos prenslerinin burada köşkler inşa ettikleri bilinmektedir. Ancak asıl yapılaşma, Trabzon’da 13. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren kurulan Ceneviz kolonisinin ardından ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Cenevizliler, İstanbul’daki Galata örneğinde olduğu gibi, şehrin kuzeydoğusunda yer alan ve Osmanlı döneminde “Güzelhisar” olarak anılan mevkide “Leontokastron” yani “Aslanlı Kale” adıyla bir kale inşa etmişlerdir. Bu kalenin yakın çevresinde Ceneviz konsolosuna ait binalar, kervansaraylar, ambarlar ve fırınlar bulunmaktaydı. 1404 yılında Trabzon’dan geçen seyyah Clavijo, deniz kıyısında Cenevizlilere ait Güzelhisar Kalesi ile Venediklilere ait bir diğer kulenin, limanın girişinde yer aldığını kaydetmiştir.
Osmanlı döneminde “Frenkhisarı” olarak anılan yapı, fetihten sonra askeri alan olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1740 yılında Trabzon Valisi Üçüncüzâde Ömer Paşa tarafından burada yaptırılan saray, bölgeye yeni bir kimlik kazandırmıştır. Vakfiye kayıtlarında “Yenisaray” olarak geçen bu saray kompleksi, denize bakan bir konumda geniş bahçeler, avlular ve hamamdan oluşmakta; dört adet dâhiliye ve iki adet hâriciye menzili içermektedir. Seyyah anlatıları ve çizimlerden anlaşıldığına göre yapının en yüksek kısmı üç katlıdır. Üst katlarda mabeyn, şirvan ve hazine odaları yer almakta; bunun yanı sıra birden fazla sofa, divanhane, cihannüma, ocaklı veya ocaksız mutfaklar, kenifler, alt ve üst katlarda hamamlar ve mahzen gibi çeşitli işlevlere sahip bölümler bulunmaktadır. Kayıtlarda, sarayın batı kısmında zahire depolamak amacıyla tek katlı yedi oda ile yine batı tarafında çok sayıda tek ve iki katlı dâhiliye menzili bulunduğu, ancak bu birimlerin çoğunun günümüze ulaşmadığı belirtilmektedir.
Sarayın tarih boyunca geçirdiği dönüşümler oldukça fazladır. Ömer Paşa’nın 1742 yılında idam edilmesinin ardından bir süre boş kalan yapı, daha sonra yeniden askeri amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır. 19. yüzyılda deniz ticaretinin artması ve Rus tehdidinin büyümesi üzerine 1818 yılında denize doğru uzanan burun kısmında Güzelhisar Tabyası inşa edilmiştir. 1838 yılında Avusturyalı Alman hekim Ludwing Herman’ın talebiyle yapı karantina hastanesi olarak kullanılmıştır. Hazinedarzade Osman Paşa’nın valiliği döneminde, 1829 ile 1841 yılları arasında, buraya ilk deniz feneri yapılmıştır. Pirağazade Mustafa Reis’in Sohum’dan getirdiği döner fenerin de bu dönemde yerleştirildiği anlaşılmaktadır. 1844 yılında büyük bir yangın geçiren karantina yapısı 1848 yılında yeniden inşa edilmiş, 1859 yılında yapılan ilavelerle büyütülmüştür. 1860 yılında yeni bir deniz feneri eklenmiş, tabya sağlamlaştırılmış ve yeni bataryalar yerleştirilmiştir. 1901 yılına gelindiğinde yapı harap hale gelmiş, ancak 1908 yılında büyük bir onarım geçirmiştir. 1910 yılında artan yabancı diplomatların ve konsolosların talepleri üzerine saray arazisinde tenis kortları yapılmıştır. Savaş yıllarında ciddi şekilde tahrip olan yapı, savaş sonrasında hastane olarak kullanılmış, ardından tekrar askeriyeye devredilmiştir.
Sarayın inşa süreciyle ilgili kayıtlar, 1740 yılı içerisinde yapılan taşınmaz alımlarını ayrıntılı biçimde belgelemektedir. Üçüncüzâde Ömer Paşa, 1 Şubat 1740 tarihinde bir odalı, iki katlı bir konut ile meyveli ve meyvesiz ağaçların yer aldığı avlulu bir mülkü 280 kuruşa satın almıştır. 30 Haziran 1740 tarihinde tek katlı bir konut, bahçe ve avludan oluşan bir mülkü 140 kuruşa; aynı tarihte üst katında sofa ve odası bulunan iki katlı bir konut ile ahırı ve bahçesiyle birlikte bir diğer mülkü 250 kuruşa; yine aynı tarihte tek katlı bir konutu ve bahçesini 130 kuruşa satın almıştır. Bu araziler günümüzdeki Kalepark bölgesini kapsayan alanlardır.
Sohum’dan getirilen döner fenerin 1917’deki Rus işgali sırasında Rusya’ya götürüldüğü de kayıtlarda yer almaktadır. Ömer Paşa’nın mülk varlığı yalnızca Trabzon ile sınırlı değildir. Görele Kazası’nda kale içinde meyveli ve meyvesiz ağaçların bulunduğu beş menzil, kale dışında kasabada yirmi oda ve dört dükkândan oluşan bir han, bir hamam, bir kahvehane, bir ekmek fırını ve yirmi dört dükkân; ayrıca Elegü İskelesi’nde otuz yedi oda, on mahzen, dört birimden oluşan han, bir ekmek fırını, bir kahvehane ve dokuz dükkân vakfettiği anlaşılmaktadır. Trabzon’da ise doğu tarafı Güzelhisar duvarına bitişik, batı ve güney tarafı yollarla çevrili, kuzeyi denizle sınırlı ve iki bin altı yüz otuz dört arşın büyüklüğündeki saray ve arsanın 7 Ağustos 1740 tarihinde vakfedildiği bilinmektedir.
Ömer Paşa’nın 1742 yılında Van muhafızı iken idam edilmesinin ardından, merkezi otorite tarafından mallarının tespiti ve satışına yönelik işlemler başlatılmıştır. 13 Aralık 1742 tarihinde görevliler saraya gelmiş, eşyaların kaydı yapılmış ve bina mühürlenmiştir. 15 Şubat 1743 tarihli tereke defteri, bu eşyaların müzayede yoluyla satılmaya çalışıldığını gösterir. Listelerde çok sayıda kürk ve kaftan, çadır, yastık, yorgan, kilim gibi ev eşyaları, gümüş ve bakır mutfak eşyaları, kılıç ve tüfek gibi savaş malzemeleri, kitaplar, köleler, cariyeler, koyun, beygir ve kısrak gibi hayvanlar kayıt altına alınmıştır. Ömer Paşa, idam edilene kadar Canik muhassıllığı, Karahisar-ı Şarkî mutasarrıflığı, Van muhafızlığı ve Trabzon valiliği görevlerinde bulunmuş; bu görevlerin ve dönemin koşullarının sağladığı siyasi, ekonomik ve toplumsal imkânlar sayesinde kendi adıyla anılan Üçüncüzâde Ömer Paşa Sarayı’nı inşa ettirmiştir.
Bugün Güzelhisar Kalesi ve çevresindeki alan askeriyenin mülkiyetinde olup askeri gazino ve askeri tesis olarak kullanılmaya devam etmektedir.