Eskişar Kalesi
Eskişehir Kalesi olarak da bilinir.
- Tür: Kale
- Kültür: Pontus
- Yüzyıl: MÖ 4. yy
- Bölge: Türkiye, İç Anadolu Bölgesi, Sivas, Suşehri
- Durum: Toprak Altında
Günümüzde Suşehri’ne bağlı bir köy olan Eskişar’ın adı yazılı kaynaklarda Eskişehir olarak geçmektedir. Eskişar’ın kuruluşu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ancak bölgedeki Akşar ve Sis gibi diğer kaleler ile Strabon’un bölgede çok sayıda kale inşa edildiğini 86 belirten ifadelerinden hareketle köyün ve kalenin kuruluşunu Pontus dönemine, M.Ö. 331-66 yıllarına kadar geri götürmek gerekir.
Osmanlı dönemine ait kayıtlara göre köy ve kale önemini uzunca bir süre korumuştur. 1530 tarihli tahrirde Eskişar, Karahisar-ı Şarki livasının Akşehirabad nahiyesine bağlı Eskişehir isimli bir köy olarak geçmektedir. 1643 tarihli Karahisar’ı Şarki Sancağı Mufassal Avarız Defteri’ne göre köyün idari yapısında bir değişiklik yoktur ve nüfusun tamamı gayrimüslimdir.
Eskişar, 1902 yılında Franz ve Eugene Cumont tarafından ziyaret edilmiştir. Seyyahların verdiği bilgiye göre genişliği 30 metreyi bulan derin bir vadi ile çevrelenmiş olan köy, ovaya hakim konumdaki bir kayalığın eteğinde kurulmuştur. Seyyahlara göre güvenliğin sağlanamadığı Orta Çağ’ da köylüler bu kayalığı doğal bir kale gibi kullanmışlardır. Üst kısmında kayanın oyulmasıyla yapılan bir su kuyusunun bulunduğu kayalığın eteğinde bir kiliseye ait kalıntılar vardır. Bu kalıntılar arasında Bizans dönemine ait iyi korunmuş haç kabartmalı bir sütun başlığı da bulunmaktadır.
Köye birkaç dakika uzaklıktaki bir mezarlıkta, üzerinde Roma dönemine ait yazıtların bulunduğu taşlar mevcuttur. Seyyahlara göre bu taşların tamamı Nikopolis’ten (Yeşilyayla) getirilmiştir.
Eskişar 1907 yılında Henri Gregoire tarafından da ziyaret edilmiştir. Seyyaha göre köyde “Kale” olarak adlandırılan antik bir yerleşim bulunmaktadır. Toprağın karıştırılmasıyla çanak çömlek çıkan birçok yer bulunan köyde, çok sayıda mimari kalıntı vardır.
Günümüzde orta büyüklükte bir köy olan Eskişar, Franz ve Eugene Cumont’un belirttiği gibi kale adı verilen bir tepenin eteğine kurulmuştur. Tepenin, eğer var idiyse sur veya savunma duvarları günümüze ulaşmamıştır. Tepenin üst kesiminde kayanın oyulmasıyla yapılan yaklaşık 4 m genişliğinde bir su kuyusu mevcuttur. Günümüzde kuyunun içi toprak dolmuş, çevresi ise bitkilerle kaplanmış vaziyettedir. Kaledeki moloz taş duvarların son yıllara ait olduğu anlaşılmaktadır. Kalenin doğusunda, halkın Kilise Mevkisi olarak adlandırdığı düzlük alanda bir kiliseye ait olduğunu söylenen duvar kalıntıları vardır. Olasılıkla bu duvar Franz ve Eugene Cumont’un bahsettiği kiliseden günümüze ulaşan parçadır. Eğer bu duvar söylendiği gibi bir kiliseye aitse yapının batı duvarı olmalıdır.
Duvar kalıntısından kilisenin planı hakkında bir bilgi edinilememiştir. Moloz ve kaba yontulmuş taşlardan inşa edilen duvar 19. yüzyıl özellikleri göstermektedir. Köydeki ev ve bahçelerin duvarlarında çok sayıda Roma veya Bizans dönemine ait devşirme malzeme yer almaktadır.