Konya ili sınırlarında yer alan Loras Dağı’nın zirvesinde tespit edilen mimari kalıntılar, bölgenin Geç Antik Çağ ve Bizans dönemi yerleşim dinamiklerine ışık tutan önemli bir arkeolojik potansiyel sunmaktadır. Alandaki izler; mimari teknik, yapı malzemesi, mekânsal yerleşim karakteri ve çevresel bağlam birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu kompleksin Roma İmparatorluğu’nun geç dönemlerinden Bizans’ın erken yüzyıllarına uzanan bir süreçte kullanıldığını düşündürmektedir.

Zirvedeki yapı kalıntıları, düzensiz taş örgülü duvar parçaları, sarnıç/kar kuyusu niteliğindeki su toplama yapısı ve çevredeki seramik-küp fragmanları ile tanımlanmaktadır. Bu öğelerin tamamı, İç Anadolu’nun yüksek rakımlı inziva merkezlerinde görülen tipolojik özelliklerle paralellik göstermektedir. Su kaynağının bulunmadığı zirve alanlarında rastlanan derin sarnıçlar, özellikle 4.–7. yüzyıllar arasında bölgedeki keşiş topluluklarının ve dağ manastırlarının temel altyapı unsurları olarak bilinmektedir.

Dağın güney yamacında yer alan mağarada ele geçtiği bildirilen sütun başlığı ve Roma dönemi nitelikli küçük buluntular, alanın Geç Roma döneminden itibaren kullanılmış olabileceğini göstermektedir. Bu buluntuların varlığı, zirve yapılarıyla doğrudan bağlantılı olmasa bile, dağın çevresindeki erken kullanım izlerini destekler niteliktedir.

Yapının kesin kronolojisine dair profesyonel bir kazı veya stratigrafik inceleme henüz yayımlanmamış olmakla birlikte; mevcut mimari veriler ve bölgede benzer karakter gösteren yapılarla yapılan tipolojik karşılaştırmalar, zirvedeki kompleksin erken Bizans döneminde (yaklaşık 6. yüzyıl) aktif olarak kullanılmış olabileceğine işaret etmektedir. Bu kullanımın niteliği yüksek olasılıkla inziva amaçlı küçük ölçekli bir manastır veya keşiş yerleşimi şeklindedir.

Sonuç olarak Loras Dağı zirvesi, yayımlanmış bilimsel kazı verilerinin eksikliğine rağmen, mimari kalıntılar ve yüzey buluntularının karakteri temelinde Geç Roma – Erken Bizans dönemleri arasında bir dini-monastik kullanım sürecine işaret eden önemli bir arkeolojik potansiyel taşımaktadır. Gelecekte gerçekleştirilecek sistematik araştırmalar, alanın kronolojisini ve işlevsel yapısını daha kesin biçimde ortaya koymaya imkân sağlayacaktır.

Yazı: Ömer Gülcan

✶ Medya