Ali Cafer Kümbeti, kitabesi bulunmamakla birlikte mimari özelliklerine dayanarak Albert Gabriel, Kayseri Abideleri adlı eserinde bu yapının giriş kapısının mimari tarzına bakarak 14. yüzyılın ortalarında yapılmış olabileceğini belirtmektedir. Bu dönem, Anadolu’da Eratna Beyliği’nin hüküm sürdüğü yıllara denk gelir. Gerçekten de kümbet, Uygur kökenli bir Moğol emiri olan Cafer Bey ile kardeşi Ali Bey için inşa edilmiştir. Cengiz Han’ın torunu Hülagü tarafından kurulan Moğol İlhanlı Devleti döneminde Anadolu’nun genel valisi Çobanoğlu Timurtas (Temürtaş) idi. İşte Cafer Bey ve Ali Bey bu dönemde yaşamış.

Her iki kardeşin annesi Tükelti Hatun olup, Cafer Bey’in asıl adı Taycu Bahşi’dir. O, Cengiz Han’ın torunu Hülagü’nün oğlu Abağa Han’ın en güvendiği adamlarından biridir. Uygurların yüksek kültür düzeyleri nedeniyle o dönemde birçok devletin idari kademelerinde Uygur Türkleri görev yapıyordu, özellikle Cengiz Han’ın kurduğu Moğol Devleti’nin idare merkezinde yoğun biçimde Uygur kökenli devlet adamları bulunmaktaydı. İlhanlı Devleti’nin kurucusu Hülagû Han, bu coğrafyayı ele geçirdikten sonra bölge uzun süre İslamiyet ile temas hâlinde kalmıştır. Bu süreçte, özellikle İlhanlıların hizmetindeki Uygur Türkleri zamanla Müslümanlaşmışlardır. Kardeşiyle birlikte Anadolu’ya gelen Taycu Bahşi, burada Kayseri Moğol Emiri olarak görev yapmış ve bir daha geri dönmemiştir. Her iki kardeş de İslamiyet’i kabul etmiş; Taycu Bahşi “Cafer”, kardeşi ise “Ali” adını almıştır.

Cafer Bey tarihî bakımdan ayrıca önemlidir, çünkü o, Eratna Beyliği’nin kurucusu Alaaddin Eratna Bey’in babası, aynı zamanda Karamanlı Alaaddin Bey’in dayısıdır. Bu bakımdan Eratna Beyliği, köken itibarıyla Uygur Türkleri tarafından kurulmuş bir beyliktir. Eratna Beyliği 1335–1381 yılları arasında Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya ve Erzincan bölgelerinde hüküm sürmüştür.

Kümbet, kare planlı bir kaide üzerine sekizgen prizmal bir gövde ile yükselmekte; üst örtü içten kubbe, dıştan ise sekiz kenarlı piramidal külah biçimindedir. 10×10 metre ölçülerinde ve 2,40 metre yüksekliğindeki oturtmalık, alt ve üst bölümlerinde yer alan profilli kaval silmelerle hareketlendirilmiştir. Bu bölümün yüksek olmasına rağmen kapı ya da pencere açıklığı bulunmaması, buranın mumyalık olarak kullanılmadığını göstermektedir. Bununla birlikte yapının alt kısmında bir mumyalık, üst kısmında ise dikdörtgen giriş odası ve sekizgen planlı mescit bölümü yer almaktadır.

Yapı, kesme taştan inşa edilmiş olup genel görünümü sadedir. Giriş kapısı, derin bir plan anlayışına sahip olup geometrik işlemelerle bezelidir. Kapı açıklığı yüzeyden geriye çekilmiş, üzerine Bakara Suresi’nden bir ayet işlenmiştir. Kapının iç kısmında bir niş oluşturulmuş, bu nişin üzeri mukarnaslı yarım kubbe ile örtülmüştür. Ayrıca taçkapı, yanlarda mukarnaslı başlıklara sahip sütuncelerle sınırlandırılmış, farklı genişliklerdeki dört bordürle çerçevelenmiştir.

Kümbetin üç tarafında üç pencere yer almakta olup bu pencerelerin her biri farklı biçimlerde düzenlenmiştir. Giriş kapısının karşısındaki pencere, diğerlerine göre daha özenli bir işçiliğe sahiptir. Doğu, batı ve güney cephelerindeki pencereler, dıştan kaval silmelerle, içten ise iki sıra mukarnas dizisiyle kuşatılmıştır. Bu pencerelerin alınlıkları, yüksek kabartma tekniğinde işlenmiş rûmî ve palmet motiflerinden oluşan bitkisel süslemelerle bezenmiştir.

Yapının dışında, saçağın altında, Kur’an-ı Kerim’den “Amen’er Resulü” olarak bilinen Bakara Suresi’nin 285 ve 286. ayetleri sekiz cephe boyunca bir kuşak hâlinde yazılmıştır. Bu ayet kuşağı, yapıya hem dinî hem de sanatsal bir derinlik kazandırmaktadır.

Zaman içerisinde, birçok türbede olduğu gibi, Ali Cafer Kümbeti’nin sandukaları alınmış veya çalınmıştır. Buna rağmen yapı, geçirdiği onarım çalışmalarına rağmen özgün mimari yapısını korumayı başarmıştır.

✶ Medya