Roma döneminde, kentin alt yapısı tamamlanmış ve Elmadağ’dan (antik adıyla Megaba), 1386 m kotundaki Zeki Pınarı’ndan künkler içerisinde su getirilerek mahallelere dağıtılmıştır (Mamboury, 2014). Özand (1967), “Şehrin Tarihi Su Menbaları” başlıklı haritasında, Romalılara ait su kanalını Kayaş tren istasyonunun hemen batısındaki Kayaş Deresi ve Kosunlar Çayı birleşmesinin batı yanında bulunan “Roma Galerisi”nden başlatmış ve Kayaş Deresi boyunca getirerek Cebeci üzerinden Roma Su Bendi’ne bağlamıştır. Cebeci istasyonundaki demiryolu yarmasının 1944-45 yıllarında kazısı yapılırken toprağın 5 m altında, buradaki köprüye paralel giden güneyden, olasılıkla Elmadağ’dan gelen künk borular belirlenmiştir (Fıratlı, 1951). Ulucanlar’daki Saraç Sinan Mescidi’nin karşısındaki yol yarmasında da aynı künklerin devamı görülmüştür (Mamboury, 2014; Fıratlı, 1951).1555 yılında, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Ferdinand’ın Kanuni Sultan Süleyman’a gönderdiği elçi Baron Ghislen de Busbecq heyetiyle birlikte İstanbul’dan, o sırada Amasya’da bulunan Padişah’a ulaşmak için yola çıkar. Bu heyette salt merak nedeniyle kendi hesabına özel olarak bulunan Macar kökenli Hans Dernschwam anılarında o devrin Ankara’sını anlatır (Dernschwam, 1992). Kale’nin bulunduğu dağ ile tam karşısında, üzerinde sur ve kale kalıntıları görülen aynı yükseklikte başka bir dağın (Hıdırlık) arasından, adı “Bentderesi” olan büyük bir dere hızlı ve sert akmaktadır. Derenin üzerinde, üç kulesi olan iri kare taşlardan sağlam yapılmış yüksekçe bir geçit vardır. Bu geçidin üzerinde üç kule bulunur. Dere, Kale’nin karşısındaki yamaca yakın olanın altından akar. Kulelerin üzerinden, birbirlerine bakan 72 aslan heykeli arasından geniş bir su kanalı geçmektedir. Derenin üzerinde birkaç köprü de vardır. Sof dokuyucuları dokudukları sofları bu derede sabunla yıkayıp düz taşlar üzerinde ayaklarıyla çiğnerler. Burada, kayaların altından temiz bir su kaynar.Hatip Çayı üzerinde, Kale surlarının karşıdaki Hıdırlık Tepesi ile dar bir boğaz oluşturduğu yerde (Bentderesi) inşa edilmiş olan (Şekil 6) su bendinin (Kadıoğlu ve Görkay, 2012), belge olmadan, birçok yazar tarafından Roma döneminde yapılmış olduğu kabullenilmiştir. Belki de o dönemde, küçük bir bent inşa edilmiştir. Mamboury (2014), su bendinin gerek Osmanlı dönemine ait olan son sur burcuna dayanmasından gerekse inşa tekniğinden, bendin üst kenarındaki büyük taş blokların birbirlerine demir çengellerle bağlanmış olmasından yola çıkarak XVI ncı yüzyılda inşa edilmiş olması gerektiğini belirtir. Bu demir çengeller, Mimar Sinan’ın 1565-66 yıllarında inşasını tamamladığı Cenabî Ahmet Paşa Camii’nde kullandığı demirlerle aynı cins ve boyda olduğundan büyük bir olasılıkla aynı yıllarda Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş olmalıdır. Fakat Dernschwam 1555 yılında bendi gördüğüne göre Mamboury’nin bu varsayımı oldukça kuşkuludur. Bent, 1930’da beton ile desteklenerek mini bir baraja döndürülmüştür.

Kaynak: https://alivedatoygur.wordpress.com/2019/05/14/roma-ankarasindan-gunumuze-kalan/

Günümüzde görünür hiç bir kalıntısı kalmamış, M.S. 2-3. yüzyıla tarihlendiği düşünülen Roma Bendi, bugün modern adını verdiği Bentderesi Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir mesire alanı olan bent çevresi, 1930’larda kente tekrar kazandırılmaya çalışılmış, 1950’lere dek korunarak gelse de 1957 dolaylarında yol yapım çalışmaları sebebiyle ortadan kaldırılmış/toprağın altında bırakılmıştır. Ankyra Tiyatrosu’na oldukça yakın konumda olan bende dair gözle görülebilen tek şey bağlandığı kulelerden biridir. Söz konusu kule Ankyra Kalesi’nin tahkimatının bir parçasıdır.

1957 Hatip çayı selinden dolayı bentderesi yeraltına alınmış, Roma Bendi’de ortadan kaldırılmıştır.

✶ Medya