Aziz Arsenios’un doğduğu Faraşa (Çamlıca), Kayseri iline bağlıdır. Bugün Kayseri’ye 89 km güneyde, Adana’ya ise 103 km kuzeyde, Ala-Dağ’ın kuzeydoğu yamaçlarında ve Zamantı Irmağı (Yunanca adıyla Karmalas) kıyısında yer almaktadır. Köy, Toros ve Anti-Toros dağ sıralarını ayıran derin ve geniş bir vadinin içinde kurulmuştur. Bu vadi, sarp kayalıklarla çevrilidir ve köye giriş yalnızca altı farklı geçitten mümkün olabilmektedir. Bu nedenle Faraşa, tarih boyunca doğal bir kale ve güvenli bir sığınak işlevi görmüştür. Köyün güney ucunda, Zamantı Irmağı kıyısında yer alan sarp kayalıkların üzerinde “Galas” adıyla bilinen bir kale bulunmaktaydı.

Faraşa’nın kökeni Hristiyanlık öncesi dönemlere kadar uzanmaktadır. Eski yerleşimin kale içinde ve çevresinde bulunduğu bilinmektedir. Yerel geleneklere göre köy, bir dönemde Arap veya Türk akıncılarının saldırısına uğramış, köyler, manastırlar ve kaleler yıkılmış, halkın bir kısmı öldürülmüş ya da köleleştirilmiştir. Kaçabilenler dağlara ve mağaralara sığınmış, daha sonra hayatta kalanlar çevre köylerden gelenlerle birlikte Faraşa’yı yeniden inşa etmişlerdir. Yeni yerleşim, kalenin dış surlarının yıkıntıları üzerinde ve çevresindeki ormanlık alanın açılmasıyla kurulmuştur. Hatta bazı evlerin temellerinde, yıkılan çam ağaçlarının kökleri uzun süre kullanılmıştır. Zamanla köy iki mahalleye ayrılmıştır: “Kato Meha” (Aşağı Mahalle) kale çevresinde kurulmuş, daha sonra gelenler ise “Ano Meha” (Yukarı Mahalle) denilen kısma yerleşmiştir.

Faraşa, çevresindeki diğer altı Rum köyüyle birlikte Kapadokya’nın güneydoğusunun merkez köyü (kephalochori) durumundaydı. Bu bağlı köyler Afşari (Avşar-köy), Kiska (Kiske, antik Kiskissos), Satî (Sati), Tsouhouri (Çukur-köy), Fkosi (Pos-gara-köy, antik Garsandos) ve Xourdzaidi (Gara-köy) idi. Faraşa ve bu köylerde halk, “varasótika” ya da “romáika” adı verilen bir Kapadokya Rum lehçesi konuşuyordu. Bunun dışında, çevrede Türkçe, Ermenice, Kürtçe, Çerkesçe ve başka diller konuşan köyler de bulunuyordu.

Köyün Osmanlı döneminde idarî statüsü muhtarlık (muhtarlık) idi; Yahyalı’daki müdürlüklüğe, Kayseri sancağına ve Ankara vilayetine bağlıydı. Dini açıdan ise Kayseri metropolitliğine bağlıydı. Ekonomi önce maden çıkarımı ve demir ticareti üzerine kuruluydu. Demir ocakları kapanınca halk tarıma, ticarete, hayvancılığa, arıcılığa yöneldi. Ayrıca birçok köylü mevsimlik işçi olarak Adana ve Sis yöresine giderdi.

Faraşa, 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı coğrafya eserlerinde büyük bir kasaba olarak anılmış ve bütün bölgeye adını vermiştir. 20. yüzyıl başında neredeyse tamamen Rumca konuşan Hristiyanlardan oluşmaktaydı. 1924’teki mübadele öncesinde nüfusu 204 hane, toplam 583 kişiden ibaretti. Bunun içinde yalnızca 3 aile, yani 17 kişi Müslümandı; geri kalanların tamamı Rum Ortodokstu. Nüfus mübadelesiyle bütün Rum halkı Yunanistan’a göç etti. Yerlerine önce Selanik’ten muhacirler yerleştirilmişse de daha sonra çevre köylerden gelen Varsak Türkmenleri çoğunluğu oluşturdu. 1970’li yıllarda köyün adı Çamlıca olarak değiştirildi.