Fethiye’ye yaklaşık 30 km uzaklıkta bulunan Girmeler yerleşimi iki farklı karstik mağara ile mağara girişleri önündeki açık bir düzlükten oluşmaktadır. Mağara yerleşimi her biri görkemli ayrı girişi bulunan iki farklı galeriden oluşmaktadır. Doğu yönde yer alan A mağarasının giriş açıklığı 16 m olup iç derinliği yaklaşık 40 metredir. Tek bir ana mekandan oluşan mağaranın arka kısmında, kaya kütlesinin içine doğru ilerleyen küçük bir koridor daha bulunmaktadır. Batı yöndeki B mağarası yaklaşık 150 m uzunluğundadır. Ortada dar bir geçitle birbirine bağlanan iki ayrı koridor şeklindeki mağaranın içinde, bu koridora yanlardan bağlanan oda niteliğinde mekanlar da görülür. Ön giriş açıklığı 10 m olan mağaranın iç genişliğinde farklılıklar görülmekle birlikte, en geniş noktası 15 metreye kadar ulaşmaktadır. Bunlardan başka mağaranın arka kısmında ikinci bölüme giriş sağlayan 7.5 m genişliğinde başka bir açıklık daha bulunmaktadır. Her iki mağaranın kuzey yönünde yer alan düzlük alan kare plana yakın olup 80 x 75 m ölçülerindedir. Bu alanda 1985 yılındaki kazılar esnasında tamamen tahrip edilen bir höyüğün kalıntıları tespit edilmiştir. Sözkonusu höyüğün günümüz yüzey düzleminden yaklaşık 7 m yükseldiği ve çapının 55 metreye kadar ulaştığı anlaşılmıştır. Girmeler Mağarası prehistorik çağlardan günümüze kadar uzanan süreçte buluntular içermesiyle Likya Bölgesi yerleşim tarihine önemli katkılar sunmaktadır. Höyük kalıntılarında yapılan incelemeler mağara alanlarının MÖ 9. binin sonlarında, Mezolitik Dönem’de iskan edildiğini ortaya koymuştur. Böylece mağaranın ilk yerleşenlerinin avcı toplayıcı bir topluluk olduğu da anlaşılmıştır. Girmeler Mağarası, aynı zamanda Anadolu’nun batısında Mezolitik dönem yerleşimi üzerine Neolitik ve Kalkolitik dönemlerde de yaşam izleri veren sayılı yerleşimlerden biridir. Yaklaşık olarak MÖ 6000 yılı civarında yerleşimin mağaranın çevresindeki doğal kaynaklardan faydalanan tarımcı bir topluluk tarafından iskan edildiği gözlemlenmiştir. Böylece Neolitik ve Kalkolitik dönem yerleşimcileri mağaralar önünde bir höyük yapısı oluşturmuştur. Bahsi geçen kültür katmanları özellikle A ve B mağaralarının önünde yapılan kazı çalışmaları esnasında tespit edilmiştir. Kalkolitik Dönem sonrası yerleşim izleri büyük oranda tahrip olmuştur. Yüzeye yakın katmanlarda daha çok Demirçağ, Roma, Bizans ve son olarak Osmanlı Dönemi buluntularına rastlanılmıştır.

Tlos Antik Kenti Kazıları

Girmeler kazılarında şimdiye dek ele geçen en eski tabakave buluntular bu sondajdan gelmedir. 2 x 2 m. ölçülerindeki kazı alanı, A mağara girişinin 4,5 m. kadar batısında, mağara duvarını oluşturan kayalığın hemen önünde yer alır. İki giriş arasındaki düzlük kısımdadır. Sondaj 1’deki günümüz yüzey seviyesi aslında tabakaların gerçek yükseltisini vermez. Kepçelerle tahribatı öncesi kültür tabakalarını 6,8 m. daha yüksek olduğu mağara duvarındaki izlerden ve kalıntılardan anlaşılmaktadır. Bu nedenle yerleşimin tüm katmanlarını içeren tabakalanmasının ortaya konması mümkün olmamış, sadece koruna gelenlerin tespiti yapılmıştır. Sondaj 1 kazıları, A girişi ile yaklaşık aynı kodlarda sona ermiştir. En derin yerinde 1,2 m. kadar yüzeyden inilmiştir.

Sondaj 1’de çok sayıda kül tabakası tespit edilmiştir. Tüm tabakaların kuzeybatıya, mağara girişlerinden dışarıyadoğru eğimli oldukları görülmüştür. Tabakaların hepsinde de çok sayıda hayvan kemiği tespit edilmiştir. En sık rastlanan buluntular arasında çakmak taşıyongalar ve çekirdekler sayılabilir. Bu sondaj içerisinde hiçbir keramik buluntuya rastlanmamıştır. Küllü tabakalardanalınan kömür örneği5üzerinde radyokarbonmetodu ile yaş tayini analizi yapılmıştır. Buna göre tabakanın tarihi MÖ 9. binin 2. çeyreği olmaktadır (cal BC 8780-8530). Genel olarak bakıldığında bu tarih, güneydoğuve iç Anadolu için Akeramik Neolitik döneme karşılık gelmektedir.Göller Yöresi’ndeki buluntu yerlerinde ise biraz daha geç bir tarihte başladığı anlaşılır6.Tabakaların birbirleri ile ilişkisi ve radyokarbon tarihler yardımıyla bu evreninEpipaleolitik daha doğrusu Mezolitik Döneme ait olması gerektiği düşünülmektedir. Avcı toplayıcı Mezolitik kültürlerin bölgede MÖ 9. binin ortalarında varolmaya devam etmesi; bölgenin Neolitik merkezlerden uzak, onların kenarında kalan coğrafi konumu ile açıklanabilir. Böylece Girmeler Mağarası, batı Lykia’da şimdiye dek tespit edilen en eski arkeolojik buluntu yeri olmaktadır. Gerek kronolojisi gerekse kültür tarihi açısından, Pamphylia ovasının batı kenarındaki (Antalya) Öküzini Mağarası ve İç Anadolu’daki Pınarbaşı kayalıkyerleşimi ile paralellikler sergilemektedir (Yalçınkaya v.d. 1997: 12-13 (Evre V); Otte v.d. 1998: 537; Kartal 2009: 92-163; Baird 2012: 181-218).

Girmeler Mağarası Lykia’da bir Kalkolitik Dönem Yerleşimi – Ralf Becks, B. Ayça Polat Becks