Güpgüpoğlu Konağı Çeşmesi, inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen, ancak mimarî özellikleri bakımından konağın tarihî dokusuyla uyum gösteren bir yapıdır. Günümüzde Etnografya Müzesi olarak kullanılan konağın avlusunun doğu kesiminde, sur duvarının iç yüzünde yer alan yuvarlak kemerli desteklerden birinin arasına konumlandırılmıştır. Kemer açıklığını bütünüyle dolduran niş, sivri bir kemerle örtülmekte ve yan duvarlara oturmaktadır. Kemerin oturduğu duvar, niş kalınlığı boyunca uzanan bir silme kuşağıyla belirginleştirilmiş, üstteki alınlık ise iki sıra dairesel profilli silmeyle çerçevelenmiştir.

Çeşmede lüle deliği, ayna taşı, seki ve yalak bulunmamaktadır. Dolayısıyla suyun çıkışına imkân tanıyacak herhangi bir unsur mevcut değildir. Bu durum, yapının işlevine dair iki olasılığı gündeme getirmektedir: Ya baştan itibaren su akışı amacı taşımayan, sembolik ya da salt mimarî bir çeşme formu olarak tasarlanmıştır; ya da başka bir yerden buraya taşınmış bir çeşme parçasıdır ve fonksiyonel öğeleri ya hiç eklenmemiş ya da sonradan ortadan kaldırılmıştır.

Süsleme yönünden oldukça sade olan yapıda, yalnızca kemer alınlığı ile kemer yastığını çevreleyen silmeler dekoratif unsur olarak kullanılmıştır. Düzgün kesme taştan inşa edilen çeşmenin kitabesi bulunmadığından kesin tarihlendirme yapılamamaktadır. Bununla birlikte kemer formunun, 16. yüzyıldan bilinen Gavremoğlu Çeşmesi gibi örneklerde de görülmesi, çeşmenin 15. yüzyıla tarihlenen Güpgüpoğlu Konağı ile aynı dönemde inşa edilmiş olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde de adı geçen konağın tarihî değeri bu yorumu destekler niteliktedir.

✶ Medya