Kabri, Yeşil Cami tarafından Yeşil Türbe’ye çıkan merdivenlerin sağındaki hazirede bulunmaktadır.

Devlet adamı, şeyhülislâm ve tarihçi Hoca Sâdeddin Efendi’nin babasıdır. Hayatı hakkında bilinenler, Hoca Sâdeddin Efendi’nin ünlü eseri Tâcü’t-tevârîh’te verdiği bilgilere dayanmaktadır. Hasan Can b. Hâfız Mehmed b. Hâfız Cemâleddin İsfahânî şeklindeki künyesinden ailesinin İsfahanlı olduğu anlaşılmaktadır.

Babası Hâfız Mehmed, Safevî Hükümdarı Şah İsmâil’in daveti üzerine Tebriz’e gitmiş, Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran zaferinin (1514) ardından Tebriz’e girmesinden sonra buradan İstanbul’a getirdiği âlim ve sanatkârlar arasında o da yer almıştır. Hasan Can’ın bu sırada babasıyla birlikte bulunması, onun Tebriz’de dünyaya geldiği ihtimalini düşündürmektedir. Hâfız Mehmed İstanbul’a gelince saray hâfızı olarak görevlendirildi. Yavuz Sultan Selim’in özel hizmetine alınan oğlu Hasan Can ise padişahın en yakın adamlarından biri oldu, onunla birlikte Mısır seferine katıldı.

Hasan Can, Yavuz Sultan Selim’in vefatına kadar altı yıl süren bu hizmeti sırasında birçok olaya şahit oldu; en gizli sırları onunla paylaştı. Hastalığı iyice ağırlaştığı bir sırada Yavuz Sultan Selim’in, “Hasan Can, bu ne haldir?” sorusuna karşılık onun, “Sultanım, Cenâb-ı Hakk’a teveccüh edip O’nunla olacak zamandır” demesi üzerine padişahın, “Ya bunca zamandan beri bizi kiminle bilirdin?” şeklindeki sözü tarih kitaplarında yer almıştır.

Hasan Can, padişahın vefatı ile ortaya çıkan karışıklığı yatıştırmada önemli rol oynadı. Kanûnî Sultan Süleyman’dan yakın ilgi görmesine ve kendisine yüksek memuriyetler teklif edilmesine rağmen, maaş tahsisini isteyerek münzevi bir hayat yaşamayı tercih etti. Kayıtlarda adı cemâat-i mutribân (Mevlevî mukabelelerinde çalan ve okuyan grup. E.M.) arasında geçmekte olup, maaş tahsisinin bu görev karşılığı olduğu anlaşılmaktadır.

Aynı zamanda hânende ve bestekâr olarak da tanınan Hasan Can’ın, aldığı maaş gereği Enderun’da mûsiki hocalığı yaptığı anlaşılmaktadır. Hasan Can’ın bestelediği eserler, daha sonraki devirlerde mehter takımlarında devamlı olarak çalınmıştır. Günümüze düyek usulünde üç adet hüseynî peşrevi ulaşmıştır.

Hasan Can Çelebi 17 Şâban 974 (27 Şubat 1567) tarihinde oğlu Hoca Sâdeddin Efendi ile beraber gittiği Bursa’da vefat etti ve Yeşil Türbe kapısının yakınlarında yol kenarına defnedildi. (Kaynak: İslam Ansiklopedisi – Hasan Can Çelebi)

✶ Medya