Zennecioğlu Konağı
Zennecioğulları Konağı olarak da bilinir.
- Tür: Yalı, Köşk, Konak
- Tema: Kaybolan Kültür Varlıkları
- Kültür: Osmanlı
- Yüzyıl: 16. yy
- Bölge: Türkiye, İç Anadolu Bölgesi, Kayseri, Melikgazi
- Durum: Kayıp
Zennecioğulları Konağı, Kayseri kentinin tarihî dokusu içinde öne çıkan, geleneksel konut mimarisinin en görkemli örneklerinden biridir. Konak, tarihî kaynaklara ve eski haritalara göre Melikgazi ilçesinde yer alan Yanıkoğlu Mahallesi sınırları içinde, günümüzde Hunat Mahallesi olarak anılan bölgede konumlanmaktaydı. Bugün bu alan, Zenneci Sokak çevresi olarak tanınır. Ancak konağın tam olarak hangi parselde yer aldığına dair elimizde kesin bir bilgi veya korunmuş bir harita bulunmamaktadır. Yine de 1882 ve 1920’lerin sonlarına ait bazı belgelerde söz konusu alan “Zennecizade Bahçesi” olarak tanımlanmış, bu da konağın o dönemde hâlâ bir aile mülkü olarak bilindiğini göstermiştir. Harita üzerindeki konumu, Hunat Hatun Külliyesi’nin doğu çevresi ile örtüşmektedir.
Zennecioğulları ailesi, Osmanlı döneminde Kayseri’nin önde gelen ayan ailelerinden biridir. Ailenin kökeni, Anadolu’daki önemli Türkmen beyliklerinden biri olan Dulkadiroğulları Beyliği’ne dayandırılmaktadır. 18. yüzyıl ve sonrasında bu aileye mensup kişilerin mütesellimlik, kadılık ve vakıf yöneticiliği gibi görevlerde bulunmaları, hem siyasi hem ekonomik güçlerini pekiştirmiştir. Bu toplumsal konum, inşa ettirdikleri konak aracılığıyla da kent mimarisine yansımıştır.
Zennecioğulları Konağı, geniş bir avlu çevresine yerleştirilmiş iki ana bölümden oluşuyordu: haremlik ve selamlık. Bu iki bölüm başlangıçta bağımsız olarak inşa edilmiş, ancak daha sonra bir merdivenli hol ile birbirine bağlanarak mekânsal bir bütünlük kazanmıştır. Bu düzenleme, konakta hem geleneksel Osmanlı yaşam biçiminin hem de artan temsil gücünün bir ifadesi olmuştur.
Konakta en eski yapı birimi olan haremlik bölümü, giriş sofasındaki kitabeye göre Hicrî 1001 / Miladî 1593 yılında inşa edilmiştir. Uzun ve dikdörtgen bir plan üzerine kurulu bu bölümün merkezinde bir sofa yer alıyordu. Doğu tarafında tokana (büyük mutfak), batı tarafında ise harem odası, misafirler için ayrılmış selam odası ve bunların üzerinde yer alan meşhur “Yıldız Köşkü” bulunmaktaydı. Yıldız Köşkü, ailenin İstanbul’dan gelen ikinci eşine tahsis edilmiş, tüm duvarları İstanbul Boğazı manzaralarıyla bezeli fresklerle süslenmiş özel bir odadır. Bu mekânda ayrıca oyma ve boyalı ahşap tavanlar ile alçı üzerine uygulanmış zarif süslemeler de yer almaktaydı. Odanın süslemeleri, 18. yüzyıl Osmanlı sanatında görülen barok etkili realistik-romantik üslubu yansıtmaktaydı. Konağın iç mekânlarında zar (duvar nişi), şerbetlik, gömme dolaplar, sedirler ve yüksek işçilikle bezenmiş ahşap detaylar oldukça dikkat çekiciydi.
Selamlık bölümü ise daha geç bir tarihte, 1835’te yaşanan büyük Kayseri depreminin ardından 1840’lı yıllarda yeniden inşa edilmiştir. Bu bölüm, 19. yüzyıl Osmanlı mimarisine özgü simetrik ve rasyonel bir plan anlayışıyla tasarlanmıştır. Ana kata sokaktan bir merdivenle ulaşılır, merkezî bir holün etrafına yedi oda yerleştirilmişti. Bu odalardan bazıları şömineli, sedirli ve dolaplıydı; özellikle güneye bakan odalar gün ışığını daha iyi alacak şekilde düzenlenmişti. Selamlık yapısı, geleneksel Kayseri evlerine kıyasla daha “resmî” ve temsil gücü yüksek bir mimariye sahipti.
Konak, yalnızca iç mekânlarıyla değil, aynı zamanda dış mekân organizasyonuyla da dikkat çekerdi. Avlunun ortasında büyük bir mermer havuz, duvar kenarında ise zarif bir mermer selsebil bulunuyordu. Bu selsebilin İstanbul’daki Yıldız Sarayı örneklerine benzemesi, konağın inşasında İstanbul’dan getirilen zanaatkârların veya mimari etkilerin rol oynamış olabileceğini düşündürmektedir. 1970’li yıllarda bu selsebil konaktan sökülerek, aile fertlerinden birine ait bağ evine taşınmıştır. Konağın çevresini saran revaklı geçitler ve iç avlu düzenlemesi, klasik Anadolu-Türk ev planı ile Osmanlı saray konut mimarisinin bir bileşimini temsil eder.
Ne var ki, bu anıtsal yapı zamanla ihmal edilmiş ve yok olma sürecine girmiştir. 1950’li yıllarda yapılan incelemelerde konak hâlâ ayakta olmasına rağmen birçok iç süsleme tahrip olmuştu. 1970’lerde selsebil gibi değerli parçaların sökülmesiyle yapı iyice sahipsiz kalmış, 1986 yılında yapılan gözlemler konağın selamlık bölümünün tamamen yıkıldığını, haremlik bölümünün ise yarı yıkık halde olduğunu ortaya koymuştur. 1990’ların ortalarında ise haremlik kısmı da tamamen yıktırılmış, konak bütünüyle ortadan kalkmıştır. Yıkım sürecine dair herhangi bir resmî karar ya da haber kaydına ulaşılamamıştır; muhtemelen özel mülkiyet alanında gerçekleşmiş bir müdahale söz konusudur.
Günümüzde Zennecioğulları Konağı’ndan geriye yalnızca bazı arşiv fotoğrafları, hatıralar ve halk arasında hâlâ kullanılan deyimler kalmıştır. Bunlardan biri olan “Zennecioğlu’nun hamam parasını verecek adam mısın?” sözü, geçmişte ailenin zenginliğini ve konağın gösterişli yaşamını simgeleyen bir ifadedir. Konağın bulunduğu yer bugün büyük olasılıkla modern binalarla kaplıdır ve yapının fiziksel izlerine rastlamak mümkün değildir.