Yapılış Tarihi: H.1191 / M.1777-1778

Hamidiye Sebili de denilen bu sebil, vaktiyle Bahçekapı’da şimdiki 4. Vakıf Han’ının yerinde bulunan Hamidiye İmaret ve Mektebi’nin Abdülhamid I Türbesinin karşısında, şimdiki Millli Piyango İdaresinin yerinde imiş. Mektep ise aynı blokta Emniyet Müdürlüğüne giden Mimar Kemaleddin Sokağının köşesinde imiş. Yerlerine vakıf hanının yapılması için yıktırılmış, sebil Gülhane parkının Soğukçeşme Kapısı karşısında bulunan Zeynep Sultan Camii köşesine, şimdiki yerine nakledilerek yeniden kurulmuştur.

Sebil, Türk Barok sanatının tatbik edildiği bir eserdir. Aynı üslûptaki diğer sebillerden farklı olarak beş penceresini birbirinden ayıran destekler üçüz sütunlardan meydana getirilmiştir.

Sebil Kitabesi;
Gays-ı midrâr-ı kerem cedvel-i enhâr-ı himem
Menbaʽ-ı cûy [u] atâ menhel-i ihsân ü safâ

Hüsrev-i dâd-meniş Hazret-i Sultân Hamîd
Etdi bârân-ı adâletle cihânı irvâ

Zer ü sîmi su gibi sarf ederek kılmışdır
Dest-i ihsânı bu ser-çeşme-i sâfı icrâ

Ola her katresi bir bahr-i amîk-i gufrân
Sâki-i Kevser ile haşr ede ukbâda Hudâ

Jâle-i adli ile buldu tarâvet âlem
Açılıp gülmededir gonca-i tabʽ-ı zuafâ

Dolanıp dergehin ol şâh-ı adâlet-câhın
Yüz sürer pâyine cûlar gibi ashâb-ı safâ

İlm-i şevketi serv-i çemen-i nusret olup
Aka tîginden onun su gibi hûn-ı aʽdâ

Görüp itmâmını âsâr-ı cihândârının
Bendesi Hayrî-i hoş-gûy-ı sadakat-peymâ

Vasfın imlâda zebân-ı kalemi ahres iken
Nâgehân yâver olup muʽciz-i ilhâm-ı Hudâ

Yazdı târîhin onun nutka getirdi Laʽli
Kevserin aynı değil mi bu sebîl-i zîbâ

Çeşme kitabesi;
Zıll-i Hudâ-yı Müsteân şâhenşeh-i kevn ü mekân
Bâ-bende onun hüsrevân ihsânını eyler ümîd

Feyz-i zülâl-i meşrebi sîr-âb eder her matlabı
Devrinde çarhın kevkebi her biri hurşîd-i saîd

Mir’at-ı tabʽ-ı enveri hurşid olur reşk-âveri
Efʽâl-i hayrın masderi ol tabʽ-ı pür-nûr u reşîd

Rûh-ı Hüseyni şâd edip feyzinden istimdâd edip
Bu çeşmeyi bünyâd edip atşânı kıldı müstefîd

Ol hüsrev-i kudsî-sıfât icrâ edip azb-i Fırât
Leb-teşnesi âb-ı hayât şerminden olmuş nâ-bedîd

Atşân eder tâ cüst ü cû suyu cihânda sû-be-sû
Fermânını mânend-i cû icrâ ede Rabb-i Mecîd

Lütfu kazıp mermerde nâm oldu enâm içre be-nâm
Yazdı iki târîh-i tâm her biri mümtâz ü vahîd

Rûh-ı Hüseyni şâd eyle mâ’-i safâyı ver dile
Zemzem akıtdı cûd ile şâh-ı cihân Abdülhamîd

✶ Medya