ürbe, Samandra Köyü’ndedir. Dört yol ağzı olan köy meydanında Yakacık, Kurtköy ve Sarıgazi taraflarından gelen yollar birleşmektedir. Türbeye dördüncü yoldan girilir. Bu yol, Yakacık yolunun karşısında olup sağ tarafta bir kasap dükkânı, sol tarafta ve set üzerinde ise, bir kahve vardır.

Bu toprak yoldan, biraz ilerideki ‘Dede Bayırı’ adı ile anılan tepeye çıkılır. Tepenin eteklerinde ve yol kenarında kitâbesiz bir çoban çeşmesi vardır. Abdurrahman Gazi’nin türbesi bu tepe üzerindedir. Türbe yüksek bir yerde bulunduğundan Aydos ve Alemdağı taraflarını gören geniş ve güzel bir manzarası vardır.

Açık türbenin etrafını alçak bir duvar ve demir parmaklık çevirmiştir. Üç taş basamakla türbeye girilir. Burada ulu ağaçların altında biri küçük diğeri büyük iki kabir vardır. Baş ve ayak taraflarına kısa, yuvarlak şâhideler dikilmiştir. Üzerlerinde ve türbenin diğer bir yerinde yazı ve tarih yoktur. Abdurrahman Gazi kabrinin baş tarafında zemini taş döşeli bir namazgâh mahalli vardır. Büyük bir fenerde daima mum yakılmaktadır.

Köyün arkasındaki Büyükbakkalköy, Samandra ve Aydos mevkileri Orhan Gazi zamanında, Abdurrahman Gazi tarafından feth edildiğine göre, bu havali de, bu kahraman Türk kumandanı idaresindeki atlı birliklerce ele geçirilmiştir. Merdivenköy Tekkesi de bu sırada kurulmuştur. Bektâşî inancına göre bu harplerde şehit düşenler 40 erenlerdir ki, bunlardan biri Dâver Baba, diğeri Başıbüyük Köyü içinde Çiğdem Suyu Çemesi’nin karşısında son yıllarda kabir taşı kaybolmuş bulunan Ahmet Baba’dır.

Hammer’e göre, Orhan Gazi’nin silâh arkadaşları bulunan Akçakoca, Konuralp, Abdurrahman Gazi, Kara Cebes, kuzeyde Karadeniz, güneyde İzmit Körfezi, batıda İstanbul Boğazı ile sınırlı yarımadaya girdiler, ancak Boğaziçi kıyılarında durdular… Boğaziçi kıyılarında ve birincisi Üsküdar’dan 4, ikincisi 3 fersah (45 km.) uzaklıkta bulunan Aydos ve Semendre (Samandra) kalelerine doğru ilerlediler. Dâver Baba ile Ahmet Baba, Abdurrahman Gazi kumandasındaki küçük ordunun sadece iki cengâveri idi.

Bizanslılar Aydos’a Aetos, Samandra’ya Damatris ve Maltepe ile Dragos civarına ise Brias adını vermişlerdi. İmparatorların Brias’ta bir sarayı, Samandra’da da bir av köşkü olarak yapılmış diğer bir sarayı vardı. Samandra’daki sarayın bazı kısımlarının tavanları dahi yakın zamana kadar duruyordu. Köylüler tarafından ahır ve samanlık olarak kullanılmakta idi.

Anadolu Seferi’nden dönen İmparator, İzmit’te bindiği gemiden Fenerbahçe, Caddebostan, Bostancı veya Maltepe’de karaya çıkarak buradaki saraylarda bir kaç gün dinlendikten sonra İstanbul’a dönerdi. Poleatikon denilen Bostancı’da bunun için küçük bir liman ve iskele tertibatı ile bazı yapılar inşa edilmişti.

Bugün mevcut olmayan Samandra Kalesi ile Aydos Kalesi’nin fethini Hammer tarihinden okuyalım:

Samandra’yı bir müddet hiç bir başarı eseri göstermeden kuşattılar ise de, sonunda bir rastlantı imdada yetişti. Samandra kumandanının oğlu ölmüş olduğundan cenaze alayının geçmesi için kale kapıları açıldı. Osmanlılar birdenbire cenaze alayı üzerine hücum ederek kumandanı esir ettiler. Ancak diğer sınır kaleleri kumandanları hakkında yaptıkları gibi bu kumandanı da idam etmeyip kurtuluş bedeli karşılığında serbest bırakmayı imparatora teklif ettiler…

Aydos Dağı’nın doğu tarafında yapılmış olup, Samandra kalesinden bir fersah uzaklıkta bulunan Aydos Kalesi, Konuralp ile Gazi Abdurrahman tarafından kuşatıldı. Eğer şairane bir olay kalenin kapılarını açmamış olsaydı yüksek duvarları, hücum edenlerin taarruzlarını belki başarısız bırakacaktı.

Kumandanın kızı, surların üzerinde Abdurrahman’ı görmüş ve ona aşık olmuştu. Bir gece rüyasında Abdurrahman’ı gördüğünü sandı. Nihayet dayanılmaz bir hisse boyun eğerek ona, üzerinde mektup sarılı bir taş attı. Bu mektupta geceleyin kaleye girilebilecek yolları anlatıyor ve kalenin zaptı hususunda yardım edeceğini vaadediyordu. Hakikaten Gazi Abdurrahman seksen kişi ile kaleye girdi ve bir kaç gün sonra Konuralp tarafından kumandanın kızı ile beraber Aydos’un zaptı haberini Orhan Gazi’ye ulaştırmaya memur oldu. Orhan Gazi, kalenin fethine vasıta olan kızı, mükâfat olarak Abdurrahman’a verdi.

Sonradan kahramanlıkta babasına rakip olup da büyük bir şöhret kazanan Kara Abdurrahman bu evlenmenin bir meyvesidir.

Türbedeki ikinci kabir, Abdurrahman’ın bu eşine ait olmalıdır.

Kaynak: Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Sayfa 524