Ayin günü Perşembe olan bir Nakşî Tekkesi idi. Çinili Cami’in sol tarafında olup etrafı yüksek bir duvarla çevrilmiştir.

Afganlılar Tekkesi, Afganistan’dan İstanbul’a göç etmiş kimseler tarafından 1207 (1792-93) yılında yapılmıştır. Kapısı üzerinde sekiz mısralı şu kitâbe bulunuyordu:

Barekallah bu kalenderhâne
Vakf-olundu mücerret
Efgâne Şeyhi Kalender mücerret ola
İde it’am bulunan ihvâne
Derûnunda cümle kalender ola
Vâkıfın şartı budur dervişâne
Çıkdı üçler didiler tarihin
Oldu itmam Kalenderhâne
1207

Kitâbe, 1942 tarihinde, Türk ve İslâm Eserleri Müzesine ve daha sonra 1984’de Saraçhanebaşı’ndaki Amuca Hüseyin Paşa Medresesi’ne nakledilmiştir.

Tekkeye, Allame Sokağı’na açılan kesme taş kemerli ve söveli bir kapıdan girilir. Zemini taş döşeli bahçe yolunun sağında etrafını çok alçak kesme taş bir duvarın çevirdiği hazîre, solunda ise üç katlı ahşap eli böğründeli şeyh evi vardır.

Hazîrenin yanındaki yoldan, biraz ilerideki havuza ve onun yanındaki kuyunun bulunduğu yere gelinir. Havuz, kare şeklinde olup etrafı kesme taş ile çevrilidir. Kuyunun bileziğinde kitâbe yoktur. Önünde granit taşından bir kırık tekne vardır.

Havuzun ilerisinde moloz taşından yapılmış tonoz damlı bir çeşme bulunmaktadır. Oldukça büyük olan çeşmenin mermer ayna taşı küçüktür. Üzerinde üç satırlık ve 1261 (1845) tarihli bir kitâbe vardır:

“Sâhibu’l-hayrat ve’l-hasenat / Merhum ve mağfurleh esbâk Bolu Mütesellimi / İsmail Ağa ruhuna el-Fatiha. 1261”

Çeşmenin yanındaki istinat duvarındaki bir oyuktan temiz bir su akmaktadır. Daimi surette akan bu suyun, tekkenin suyu olduğu ve belki de Çavuşderesi’nin başlangıcını teşkil ettiği söylenebilir.

Karşı tarafta, Afgan Tekkesi’nin yazlık köşküne çıkılan on basamaklı merdiven vardır. Köşk sağ tarafta ve set üzerindedir. Karşısında kalenderlerin barındığı odalar bulunuyordu. Harab olduğundan 1942 senesinde yıktırılmıştır.

Köşkün ahşap kapısından dikdörtgen biçimindeki binaya girilir. Kapının tam karşısında mihrap vardır. Üzerine bir taç yerleştirilmiştir.

İki yanında niş şeklinde mum yakma mahalleri bulunmaktadır. Binanın dar cephelerine ve pencere önlerine alçak sedirlikler yapılmıştır.

Orta yerde, sekiz yüzlü bir havuz ve içinde dört ayak üzerine oturtulmuş taş işçiliğinin güzel bir örneği olan yekpare mermer fıskiye vardır.

Kapının iki yanında ve mihrabın iki tarafında birer, dar cephelerinde ise üçer penceresi bulunmaktadır. Tek katlı olan bu şirin yapının ahşap çatısı kiremit örtülüdür. Boyutları 5×8 metre ebadındadır.

Köşkün iç ve dış mimarîsi XIX. yüzyılın ortalarında tamamiyle yenilenmiştir. Fakat içerdeki havuz ve döşemeleri köşkün ilk yapıldığı devre aittir. Mevcut başka hiç bir köşkte bu zenginlikte bir döşemeye rastlanamaz. Döşeme kısmen mozaik şeklinde ufak mermer ve somaki parçalarından yapılmıştır.

Köşkün bahçesinden beş basamaklı bir merdivenden üst bahçeye çıkılır. Burada yazısı olmayan bir kuyu vardır.

Aşağıdaki satırlar merhum Osman Ergin Bey’in Türk Şehirlerinde İmaret Sistemi adlı kıymetli eserinden alınmıştır:

“Efgan kalenderhanesi asla tekke mahiyetini göstermez. Adeta bahçe ortasında yapılmış bir okul, altlı üstlü on kadar oda ile geniş, ağaçlıklı ve havuzlu bir avludan bir de hol denecek büyük ve süslü bir salondan müteşekkildir. Bu salonun ortasında da dantel gibi işlenmiş ve oyulmuş mermer bir fıskiye vardır. Bursa’daki Yeşil Camii fıskiyesini andırır. Salonun dört bir tarafında geniş erkân minderleri vardır. 4050 kişi ferah oturabilir. (.  ) Kalenderhanenin bahçesinin köşesinde bir de ufak ve kârgir cami vardır.”

Kaynak: Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Sayfa 399

✶ Medya