Aziz Mahmud Hüdayi Camii
- Tür: Cami
- Kültür: Osmanlı
- Yüzyıl: 16. yy
- Bölge: Türkiye, Marmara Bölgesi, İstanbul, Üsküdar, Aziz Mahmut Hüdayi
- Durum: Erişilebilir
Cami, imaret, türbe, kütüphane, hünkâr mahfili, çeşme, derviş hücreleri, şeyh evi, fırın ve muhtemelen bir hamamdan oluşan bu güzel külliye Üsküdar’ın yüksek bir semtinde yapılmıştır. Onbin metre karelik çok geniş bir alana yayılan bu manzumeye, Hüdâyî Mahmut ve Aziz Mahmut sokaklarına açılan avlu kapılarından girilir.
Bânisi, Mihrimah Sultan ve Sadrazam Rüstem Paşa’nın kızı Ayşe Hanım Sultan’dır. 1003 (1594) tarihinde Aziz Mahmud Hüdâyî Efendi adına yapıldığından, bu isimle şöhret bulmuştur. 1007 (1598) yılında yapıldığı söylenirse de doğru değildir. Çünki, Hüdâyî Efendi’nin oğlu, Mustafa Ebrar Efendi 1004 senesi vefat ederek şimdiki türbenin bulunduğu yere defn edilmiş ve sonra da türbe yapılmıştır.
Hadîka yazarı diyor ki: “Camiine minberini kendileri koymuşlardır. Ve minaresinde çifte müezzin ezan okur ve her gece temcid (sabah namazından evvel okunan ilâhî) verilir. Mukabelesi selâtin camileri ayarındadır. Cami-i şerifin avlusunda ve etrafında fevkânî ve tahtanî mahfilleri vardır. Zaviye kapısında müteaddit çeşmeleri bulunmaktadır. Zaviye hücreleri cami etrafındadır. Şeyh dairesi başka olup müstakil meşruta menzilleri dahi vardır…… Hüdâyî Mahmud Efendi’nin yaşı 92’ye geldiğinde ‘Şeyh Mahmud Hüdâyî-1038 (1628)’ tarihinde rihletleri vaki olmuştur.”
Evliya Çelebi, meşhur eserinde şunları yazmaktadır: “Üsküdarî Mahmud Efendi Camii, şehir içindedir. Tekkesi Halvetiyye tekkelerinin biricik tekkesidir. Gece ve gündüz fukarası ilâhî zikr etmekle meşguldür. Her birinin birer hücresi vardır. Cuma namazından sonra öyle sultani tevhid olur ki, duyan aşıklar kendinden geçer.”
Aziz Mahmud Efendi Sokağı’na açılan avlu kapısının takında, dört satır halinde hazırlanmış, onaltı mısralı şu kitâbe vardır:
Hazreti Abdülmecid Han’ı ilâ yevmi’l-hisâb
Ömr ü şevketle Hüda tahtında kılsun kâmyâb
Pir Mahmud Hüdâyî’nin ulüvv-i himmeti
Âsitânın eyledi ma’mûre ve zerrin kıbâb
Sa’y ile kesb-i safa kıl kim dergâh-ı bülende
Kâbe-i uşşâkdır olmuş mataf şeyh ü şâb
Baş keser bu bâb’a mihrini ferş eyleyüb
Kad hamide olmuş anın-çün sipihr-i bî-tınâb
Bendesin envâr-ı hu ile kılub rûşen-çerağ
Ol Azîz-i Celvetî eyler derunun lem’a-tab
Cûy-bâr-ı feyz ü himmet kim der-i ihsânının
Çeşme-sâr cânibinden revândır âb-ı nâb
Levh-i bâba yazdı bir muttali’ Senih kemterin
Kıldı her mısra’da bir tarih terkim ü hisab
Oldu Dergâh-ı Hüdâyî bendeye hayrü’l-meâb
1272
Sıdk ile gel âsitân-ı kutb-ı âlemdir bu bâb
1272 (1855)
Şair Senih’in hazırladığı bu kitâbenin ortasında çiçekli bir madalyon içinde Sultan Abdülmecid’in bir tuğrası vardır.
Kapının sağ tarafında, Kethüda Mehmet Paşa’nın sol tarafta ise, Hüdâyî Efendi’nin iki çeşmesi vardır.
Avlu kapısından girildiğinde iki tarafta ahşap meşrutaların olduğunu görürüz. Sağdaki Kapıcı Baba’nın meşrutası imiş. Merdivenli bir yokuş olan avlunun biraz ilerisinde, sağ tarafta, bir hazîre, sol tarafta ise, Şeyhler kabristanı vardır. Sol taraftaki meşrutanın yanında, tonoz damlı ve kapısı kesmetaş söveli, Kâtipler Odası bulunmaktadır. Burada, dergâhın çok büyük olan vakıflarının hesapları yapıldığı gibi, kıymetli mücevherat da saklanırmış. Buradaki yevmiye defterleri, 1976 senesinde Hüdâyî Efendi Türbesi’ne taşınmıştır. Bu daireye hazine dairesi de denirdi.
Şeyhler hazîresinin yanında Hüdâyî Efendi Türbesi ve türbe camekânı karşısında ise imaret kapısı vardır. Hünkâr mahfilinin altından geçerek küçük bir meydana gelinir. Burada, Hadîka yazarının bahsettiği binalardan eser kalmamıştır. Meydanın sağ tarafında Lütfi Ağa Kütüphanesi, sol tarafta ise cami bulunmaktadır.
Tekke nizamına uygun olarak yaptırılan mabet, şimdiki şeklini Sultan Abdülmecid zamanında almıştır. Duvarları kârgir, çatısı ahşap olan cami, inşasından 263 sene sonra, müştemilâtı ile beraber, 1266 (1849) tarihinde, Üsküdar Çarşısı’ndaki bir paçacı dükkânından çıkan yangında yanmıştı. Beş veya altı sene harap kalan mabet, Kurban Nasuh Tekkesi Şeyhi Nuri Baba’nın tavsiyesi üzerine, Sultan Abdülmecid tarafından yeniden yaptırılmıştır. Bunu belirten ve dört satır halindeki kitâbesi cami cephesinin sol tarafındaki kapının üzerindedir ki, şudur:
Şeyh-i Gazi velâyet menkabet Abdülmecid Han’e
Zâhir olmuş fütuh-ı mülket içre nusrat-ı aktâb
Rızanetle Aziz Mahmud Efendi dergehin inşa
İdince kıldı celb-i feyz-i ruhaniyyet-i aktâb
Du’a-yı şevketiyle Ziver iki cevherin târîh
Sezâdır olsa bâb-ı hângâhda ziynet-i aktâb
Şeh-i din kim Hüdâyî hângâhın eyledi bünyâd
1272
Mu’în olsun umûrunda Hüdâ’ya himmet-i aktâb
1272 (1855)
Kitâbenin ortasında Sultan Abdülmecid’in bir tuğrası vardır. Kitâbe, Şair Ziver Paşa tarafından yazılmıştır. Âsâr-ı Ziver Paşa’da, şiir 12 mısradır.
Tekke son defa, 1894 büyük depreminde zarar gördüğü için, bir sene sonra, Galip Paşa’nın Evkaf Nazırlığı döneminde mükemmelen tamir edilmiştir. (Osm. Arş. Evkaf İdaresi Kataloğu, 1/94)
Fevkânî olan mabet, bu yapım sırasında büyütülmüş ve bu yüzden, kıble tarafındaki mezarlık, cami sahnının altında kalmıştır. Burada, Şeyhülislâm Sun’izâde Mehmed Emin Efendi’nin büyük kavuklu şâhidesi vardı.
Mabedin cephesinde, yukarıda kitâbesi yazılan kapıdan başka, sağ tarafta da bir kapı vardır. Şeyh Kapısı ismiyle yad edilen bu kapı, Hüdâyî Efendi’nin devrinden kalma olup, hatırasına hürmeten bırakılmıştır. Kendisi, bugün abdest musluklarının arkasındaki geniş bahçe içinde bulunan Şeyh Evi’nden gelerek camiye bu kapıdan girer ve Pir Odası’na varırmış. Bu bahçeye şimdi bir ilköğretim okulu yapılmıştır.
Şeyh kapısı üzerinde tarihsiz, şu şiir bulunmaktadır:
Eğer vâsıl olam dersen dilâ sen sırr-ı maksûda
Gel âdâb ile yüz sür âsitân-ı Şeyh Mahmûd’a
Cami sahnı dikdörtgen şeklindedir. Ahşap sütunlar üzerine oturtulmuş olan kadınlar mahfilinin altında ve sağda, Pir odası ve ayin günleri musiki aletlerini çalacak olan dedegânın oturduğu mahal vardır. Mabet alt üst pencerelerden ışık alır, minberi ahşaptır. Ahşap çatısı kurşun kaplıdır.
Cami önündeki meydanın sol tarafında hünkâr mahfilinin kapısı bulunmaktadır. 1975 senesinde tamir görmüştür. Tamamen ahşap olan bu yanının merdiveninden üst kata çıkılır. Burada iki oda ve bir helâ vardır. Bir koridordan, cami sahnının sol tarafındaki hünkâr mahfiline geçilir. Asma olan bu odaların altından yol geçmektedir. Tavanları resimli kumaşlarla kaplı olan bu odaların çok güzel bir manzarası vardır.
Camiin minaresi sol tarafta olup tamamen kesmetaştan yapılmıştır. 19l0 senesinde yıldırım isabetiyle, şerefesine kadar olan kısmı yıkılmış ve türbenin bir bölümünü de harab etmişti. Sonradan minare onarılmış ve bu sırada Beylerbeyi’nde, Beyazyalı’da oturan Hıdiv İsmail Paşa’nın kızı, Prenses Fatma Hanım tarafından da, türbenin önündeki camekân yaptırılmıştır.
Camiin mihrap ayeti, Yesârizâde Mustafa İzzet Efendi’nin (öl. 1848) mümtaz çırağı, ta‘lik celî yazıda rakipsiz, Sadrazam Melek Mehmet Paşa’nın torunu Ali Haydar Bey tarafından yazılmıştır. 1870 tarihinde vefat eden Ali Haydar Bey, aynı zamanda Selimiye Kışlası’nın büyük kapısı üzerindeki kitâbeyi de kaleme almıştır. Yesârizâde’den aldığı diploma bugün Necmeddin Okyay’ın koleksiyonu arasındadır. Kabri Yahya Efendi Tekkesi hazîresindedir.
Camiin kıble tarafında ve sağ taraftaki üst bahçede vaktiyle arabaların ve atların durduğu ahırlar varmış. Geniş çıkış kapısı sonradan örülmüştür. İki yanındaki söveler elan mevcuttur. Mabedin sağ tarafındaki set üzerinde, Kaya Sultan kızı Fatma Hanım Sultan’ın açık türbesi bulunmaktadır.
Mabedin, Sultan Abdülmecid’den evvel 1253 tarihinde Sultan II. Mahmut tarafından tamir edilmiş olduğunu Pertev Paşa’nın divanından öğreniyoruz ki, kitâbe şudur:
Hüdâyî Hazret-i Mahmud Efendi Tekyesi’dir bu
Dil-i âşık gibi çokdan beru olmuşdu virân-gâh
Yeniden kıldı ihya Hazret-i Sultan Mahmûd Han
İde ma’mûr da’im kalb-i pâkin Hazreti Allah
Cihan durdukca taht-ı âlî baht-ı şevketde
Açılsın zikr olunsun sayesinde böyle bin dergâh
Makâm-ı sofiyândır bu makâm-ı kudsiyândır bu
Gürûh-ı kalb-i âgâha ziyâretgâhdır her gâh
Beşâretdir işâret oldu Pertev böyle bir tarih
Hüdâyî hankâhın yapdı yahu Şah-ı dil-âgâh
1253 (1837)
* Kaynak: Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Sayfa 89















✶ İlişkili Yerler
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Osman F. Seden’in 1960 yapımı Aşktanda Üstün filminde kurtuluş savaşı yıllarından bir casusluk ve aşk hikayesi var.
Vee 60 sene öncesinin Aziz Mahmut Hüdayi Külliyesi.
https://twitter.com/caner/status/1225396377192148994?s=20