Mescit, eski Bulgurlu Dağı, şimdiki Küçük Çamlıca Tepesi üzerinde ve bu tepenin Ümraniye’ye bakan yamacındadır. Buraya, Bulgurlu Caddesi’nden ayrılan eski adı Tuzak, yeni adı Çiçek olan bir sokak yolu ile çıkılmaktadır.

Mescit ve meşrutanın önünde geniş bir bahçe vardır. Krokiden de anlaşılacağı üzere 5 x 10 metre boyutlarında, küçük bir mabettir. Ahşap çatısı kiremit döşeli olup yerden iki metre yüksekliğindedir. Şimdiki mabet, beş pencereden ışık alan bir XIX. yüzyıl eseridir. Sağ tarafındaki kısa, kalın minaresi 1958’de yapılmış olup bânisinin adı minarenin üzerindeki mermer bir levhaya yazılmıştır:

“Bu minareyi yaptıran Kadriye Tanrıverdi’nin bütün ölmüşlerinin ruhuna Fatiha.15. 11. 1958”

Üsküdar’da Hüdâyî Âsitânesi’nin son şeyhi Gülşen Efendi’nin ifadesine göre Çilehane Mescidi 1024 (1616) tarihinde yapılmıştır. Bunun için düşürdüğü tarih şudur:

Çün temam oldu didim tarihini Cennet-âsâ bir makam-ı bî-adil

1024

Mescidin yerinde, Aziz Mahmud Hüdâyî Efendi’nin Bursa’dan Üsküdar’a geldiği zaman ailesini barındırmak için yaptırdığı iki oda bulunuyordu. Bunun altında veya civarında toprak altında ayrıca bir çilehanesinin bulunduğu rivayet edilmektedir. Bu sırada vefat eden küçük oğlu, üst bahçenin köşesine gömülmüştür. Kabrin üzerine küçük bir mermer lâhit yerleştirilmiştir. Şâhideleri yok olmuştur. Müslüman mezarında altın bulunmayacağını bilmeyen mezar hırsızları, bu kabri yan tarafından kazarak içeride altın aramışlardır. Fakat bu sırada som lâhdin, mezar çukuruna düşmesiyle de defineciyi yararladığı buradaki kan izlerinden anlaşılmıştır. Lâhit hâlâ o çukurdadır.

Hüdâyî Efendi, mürşidi Üftade Efendi‘nin 988 (1580) yılındaki vefatı üzerine, Üsküdar’daki bu yere gelmiş ve irşada başlamıştır. Kendisinin burada ne kadar oturduğu belli değildir. Fakat hadiselerin akışı takip edilirse, 1588- 1590 senesine kadar bu iki odalı evde kaldığı ve sonra Rum Mehmet Paşa Camii içinde ve sol taraftaki ikinci odaya göç ettiği söylenebilir.

Meşruta bahçesinde ve yukarı sete çıkılan merdivenin önünde, suyu arkası›ndaki kuyudan temin edilen som mermerden yapılma altı musluklu oval biçimde bir şadırvan vardır. Üzerinde çok güzel bir ta’lik hat ile yazılmış flu
kitâbe bulunmaktadır:

Pir Mahmud Hüdâyî Azizü’l-kadrin
Bu makâmı yapılıp maksem-i âb oldu bina
Levh-i nazm oldu bu tarih-i güherle tezyin
Nev eser yapdı zehi himmet-i Kâmil Paşa
sene 1291 (1874)

Şadırvan Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kendisi, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kızı Zeynep Hanım ile evlenmiş ve 5 Ocak l863 tarihinde sadrazam olmuştur. 11 Ekim 1876’da Bebek’deki sahilhanesinde vefat ederek Üsküdar’da ZeynepKâmil Hastahanesi’nin yanındaki türbesine gömülmüştür.

Şadırvanın arkasındaki kuyunun çok güzel mermer bir bileziği vardır. Bu bilezik üzerine şu kitâbe hakk edilmiştir:

Cennetmekân Sultan Mahmud Han hazretlerinin kadınlarından
Üçüncü Aşubican Kadınefendi’nin hayratıdır.
1285 C. 10 (29 Ağustos 1868)

Kuyunun üzerinde çıkrığı bulunmaktadır.

Aşubican Kadınefendi, 10 Temmuz 1870’de vefat ederek Sultan Mahmut Türbesi’ne gömüldü. 1811’de Saliha Sultan’ı dünyaya getirmiştir.

Hüdâyî Efendi’den sonra, Hüdâyî Tekkesi şeyhi olup hilâfeti Aziz Mahmud Efendi’den olan Mak’ad Ahmet Efendi “Bulgurlu’da halife ve şeyh” olmuştur. Mescit 1690 tarihlerinde Şeyh Selâmi Ali Efendi tarafından yeniden “bina” olunmuştur. Şimdiki şeklini de, -avludaki kuyu ve şadırvan tarihlerine bakarak1865’de aldığı söylenebilir.

Mak’ad Ahmet Efendi’den sonra buraya evvelâ Gafurî Efendi (öl. 1667) ve sonra Dede Çelebi lâkabıyla bilinen Mehmet Saburî Efendi (öl. 1717) şeyh olmuşlardır. Bundan anlaşıldığına göre, Aziz Mahmud Hüdâyî Efendi Tekkesi’ne şeyh olanlar burada da şeyhlik yapmışlardır.

1256 (1840) ve 1294 (1877) tarihli tekkeler listesinde, ayin günü Çarşamba olan bir tekke yazılıdır ki, “Celvetiyye’den İbrahim Efendi Tekkesi, der Kızıl Mescid, der Bulgurlu” diye kaydedilmiştir. Mecmua-yı Tekaya’da adı yoktur. Ayrıca Bulgurlu’da Kızıl Mescit isimli bir mescit mevcut değildir. Muhtemelen bu isim, Çilehane Mescidi’nin 1840 tarihlerindeki adı olmalıdır.

1890 tarihlerinde yazılan Mecmua-yı Tekaya adlı eserde, ayin günü Perşembe olan bir Celvetî Tekkesi olarak gösterilmiştir. Burada, ismi Musalla Tekkesi olarak kaydedilmiş fakat şeyhi belirtilmemiştir. Bu da, dergâhın bu tarihten evvel faaliyetine son verdiğini gösterir.

Hüdâyî Efendi’nin müridi olan Sultan I. Ahmet, kendisine Bulgurlu ve Ümraniye’de bir çok yerler temlik etmiştir.

Ayrıca Faik Paşa’nın oğlu Mehmed Bey’in, Hüdâyî Aziz Mahmud Efendi vakfına mülhak, Yasin-i Şerif okuma vakfı vardı. Faik Paşa, 1053 Zilkadesinde (Ocak 1644) vefat etmiştir. (Osm. Arş. M. Cevdet Tasnifi Evkaf Defteri I, No: 198)

Çilehane’de, bir zamanlar gündüzleri mumlar yakılarak Hüdâyî Efendi’nin ruhu şad edilir ve bunun için dervişler nöbetle vazife görürdü. Bu hal, tekkeler kapanıncaya kadar devam etmişti.

Uzun müddet ibadete kapalı kalan mescit, 1988’de açılmıştır.

* Kaynak: Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Sayfa 157

✶ Medya