Küçük Selimiye cami, Selimiye Tekkesi, Behçet-i Konevî Camii isimleriyle de anılır.

Cami, Çiçekçi semtinde, Tunusbağı Caddesi üzerinde ve Selimiye Camii Sokağı ile Şair Nesimi sokakları arasındadır.

Camiin sağ tarafında ve yolun karşısındaki köşede 1217 (1802-3) tarihli Sultan III. Selim Çeşmesi ve onun az ilerisinde ise, 1181 (l767- 68) tarihli Ayşe Hatun Namazgâhı bulunmaktadır. Bu namazgâhın yanında ise, meşhur Çiçekçi Kahvesi vardı. Camiin karşısındaki Karacaahmet Mezarlığı’nda birçok devlet adamı, şair ve hattatlar gömülüdür.

Hadîka yazarı Selimiye Camii’ni anlatırken; “Camiin inşasına 1216 (1801-2) senesi başlanı p 1220 Muharreminin 5. günü (5 Nisan 1805) külliya hitam olup ……. tarik-i Nakşibendiyeye mahsus bir âli tekke mükemmel olarak yaptırılmıştır” dedikten sonra, “Adı geçen tekkeye ilk defa şeyh olan Kangırılı Abdullah Efendi’dir. Padişahın hallinden sonra 8 Ekim 1807 günü Ahmed Paşa Medresesi’nde tedrisata başlamış ve 16 Aralık 1822’de Kudüs Mevleviyeti tevcih olunmuş, sonra avdetinde yolda vefat eylemiştir. Ulemadan bir zat imiş” diye eklemektedir.

Cami, yapımından 30 sene sonra 1251 (1835) tarihinde Şair Pertev Paşa tarafından şimdiki şekliyle tamir edilmiş ve sağ tarafındaki alana ve Eczane Sokağı’na kadar uzanan yere, şeyh evi, derviş hücreleri ve diğer müştemilât binaları yapılmıştır. Ahşap olan bu yapılar zamanla harab olmuş ve yıkılarak yerlerine şahıs binaları inşa olunmuştur.

Bu tamir sırasında, Tunusbağı Caddesi’ne açılan avlu kapısının üzerine altı sıra halinde hazırlanan şu kitâbe konulmuştur:

İdüb bu hankâhı ibtida Sultan Selim inşa
Binası muhtasar mebnası gayetle müfîd oldu
Ali Behcet Efendi şeyhi irşad oldular bunda
Mürid-i feyz olanlar hazretinden müstefid oldu
Cemâl-i Mevlevî mücellâ-yı sırrından olup zâhir
Kemâl-i Nakşibend icmâl halinden bedîd oldu
Göçüb anlar geçüb demler harab olmuşdu bu yerler
İmarından sanursun sakinânı nâ-ümîd aldu
Bu kerre kıldı ihya Hazreti Sultan Mahmûd Han
Yapıldı vüs’at üzere her yeri tarz-ı cedîd oldu
Zehi kutb-ı hilâfet şems-i kudret âsmân-rif’at
Serâpâ-yı cihâna sâye-i lûtf-ı medîd oldu

Zehi İskender mu’ciz eserdir durduğu yerden
Bir ednâ himmeti bin fitneye sedd-i sedîd oldu
Tuta âfâkı sayt ü şevketi tâ ki bu ma’bedde
Sadâ-yı zikr-i Hakk peyveste-i arş-ı mecîd oldu
Buyurdu hidmet-i inşâya Pertev bendesin me’mûr
Ne devlet böyle kemter öyle Sultana übeyd oldu
Biri bida ve biri itmâmına tarihdir el-hakk
İki mısra ki yazdım dil-güşa beytü’l-kasîd oldu
Bu dergâhı mücedded yapdı kutb-ı din Mahmud Han
1250
Bu zîba tekye-i Behcet-fezâ tarh-ı cedîd oldu
1251
Yesârîzâde Mustafa İzzet

Pertev Paşa divanına göre kitâbede, bazı değişiklik vardır. Camiin bir sene süren tamir ve ilâveleri 13 Şaban 1251 (4 Aralık 1835) tarihinde son bulmuş ve aynı gün yapılan büyük bir merasimle ibadete açılmıştır.

Son Asır Türk Şairleri adlı eserinde büyük yazar

Mahmut Kemal İnal şunları yazmaktadır:

Pertev Paşa’nın mürşidi Ali Behçet Efendi merhumun medfun bulunduğu Üsküdar’da Selimiye Dergâhı, III. Sultan Selim tarafından küçük bir zaviye olarak inşa ettirilmişti. Pertev Paşa, etrafındaki evleri alarak arsalarına derviş hücreleri, şeyh ve harem daireleri, yemekhane ve mutfak ile kütüphane yaptırdı. Padişah, vükelâ, rical ve diğer tekkelerin şeyhleri de hazır bulunduğu halde açılma merasimi icra olundu.

Bu merasim sırasında davetlilere bir ziyafet verilmiş ve bu münasebetle Şemsi Paşa Kasrı’na (Şerefâbâd Kasrı) gelen Sultan Mahmut’a bu yemekten getirilerek ikram edilmişti. Kasırda yemek yiyen ve istirahat eden Padişah, sonra yeni dergâhı görmeğe gitmişti.

Bu tamirden sonra mabet Pertev Paşa Camii ismiyle anılmağa başlamıştır.

Pertev Paşa, 1785-1837 tarihleri arasında yaşamış ünlü bir Osmanlı veziridir. Kendisi, Darıca’nın Demirciler köyünde doğdu. Asıl ismi, Mehmet Said’dir. Pertev, Divan Kalemi’nde kullandığı mahlasıdır. Mart 1827’de Reisü’lküttaplığa (Dış İşleri Bakanlığı) tayin edildi. 23 Zilkade 1251 (11 Mart 1836) tarihinde Sadaret Kethüdalığı’nın ismi, Umur-ı Mülkiye Nazırlığı (İçişleri Bakanlığı) olarak değiştirilince, Pertev Efendi de vezaret ve müşirlik rütbesi ile nazır oldu.

Sık sık Pertev Paşa’nın konağına ve yalısına giden Sultan Mahmut, yeni bir konak yaptırması için, İstanbul Erkek Lisesi’nin olduğu yerde bulunan meşhur Çifte Saraylar’ın, arsasını ihsan etmişti.

11 Mart 1836’da İçişleri Bakanlığı kurulunca bakanlara devlet tarafından bir konak yaptırılmıştır. Nazırlar bu konaklarda hem otururlar hem de bakanlıkla ilgili resmi işleri görürlerdi. Bugün, Divanyolu’ndaki Sultan II. Mahmut Türbesi’nin bulunduğu arsada XIX. yüzyıldan evvel de sultan sarayları bulunuyordu. Bu sarayların yerine Mülkiye Dairesi (İçişleri Bakanlığı) olmak üzere Pertev Paşa için büyük bir konak yaptırılması ve Paşa’nın eski bir sa ray yerinde ve çok muhteşem bir konakta oturmasını halk uğur saymamıştı. Söylentiler üzerine Paşa, konağı terk ederek ayrılmış ve Sultan Mahmut da bu büyük yapıyı kız kardeşi Esma Sultan’a vermişti. Türbe daha sonra bu sarayın bahçesine yapılmıştır.

Halk arasında ‘Tuğsuz Padişah’ diye anılan Pertev Paşa, kendisine muhalif olan Akif Paşa’nın iftiralarına uğrayarak 11 Cemaziyelâhîr 1253 (12 Eylül 1837)’de azil ve Edirne’de oturmağa memur edildi. Yeni yapılan konağı da müsadere edildi.

Sultan Mahmut’un içkili olduğu bir akşam meclisinde Akif Paşa, Pertev Paşa’nın kendisini tahttan indirerek, başka bir şehzadeyi tahta çıkaracağını söyleyip, padişahı buna inandırarak Pertev Paşa’nın idam fermanını almağa muvaffak olmuştu.

Edirne Valisi Emin Paşa, bir akşam Pertev Paşa’yı hükümet konağına davet ederek boğdurdu. 1837 Kasımının son günlerinde cenazesi merasimle kaldırılarak Edirne’de Seyyit Celâleddin Türbesi’nin yanına defnedilmiştir. Lâhdinin etrafı bir demir parmaklık ile çevrilmiştir. Fesli şâhidesindeki kitâbesi şudur:

Dar-ı ukbâya sefer eyledi Pertev Paşa
Eyliye caygehin Cennet-i âlâ Mevlâ
Buna da kalmadı encam bırakdı gitdi
Bu güzergâh-ı fena işbu vefasız dünya
Eyleyüb ruhuna Allahü-teâlâ rahmet
İde gülgeşt-i behişti ona daim me’va
Okuyup geçme heman merkadinin tarihin
Oku bir Fatiha ruhuna eyle ihda
Reşha-i rahmet olup nokta-i tarihi ona
Beyt-i firdevs ola menzil-i Pertev Paşa

1253

“Pertev Paşa, Edirnelilerce Deli Emin Paşa denmekle meşhur Reşid Mehmed Paşa oğlu, Mehmed Emin Paşa’nın valiliğinde, bir zamanlar katolikler zamanında okul olup bugün (1936) içinde Kız Muallim Mektebi bulunan konakta boğduruldu.”

Kabrinin Sultan Mahmut’un emri ile hazinece yaptırılması ve müsadere edilmiş olan mallarının ailesine iadesi, padişahın istemeyerek katlettirdiğine ve katli hakkındaki iradesinin tatbik edilmemesi için gönderdiği rivayet olunan üçüncü bir postanın geç kalmasından dolayı nedamet duyduğuna işarettir.

Mustafa Reşit Paşa’yı himayesine alarak yetiştiren, ıslahat taraftarı bir vezir idi. Pertev Paşa, şair hüviyeti ile devrinin “Sultanü’ş-şuara”sı olarak kabul edilmişti. Divanı vardır. Hususi hayatında adam yetiştirmeğe çalışan, cömert ve derviş meşrep bir şahıs olarak tanınmıştır. Çok güzel giyinen, kimseyi incitmemeğe çalışan, güler yüzlü olan Pertev Paşa, tütüne çok düşkündü. Güzel rik’a yazardı. Her yaz irade ile bir şarkı tanzim eder ve Sultan Mahmut besteleyerek sarayda saz fasıllarında okunup çalınırdı.

Pertev Paşa’nın babadan kalma İhsaniye’de bir konağı vardı. Varlıklı bir kimse olan babasının ayrıca Tophane’de ve Bahçekapı’da da birer konağı ile Darıca ve Alemdağı’nda çiftlikleri bulunuyordu.

“Sultan Mahmud’un Pertev Paşa’nın Beylerbeyi’ndeki yalısına ve İstanbul’daki konağına giderek gece kalması ve damadı Vassaf Efendi’nin Fındıklı’daki sahilhanesine de gitmesi ve onlara her vesile ile teveccüh etmesi, erbab-ı garezin haset ve husumetini artırmakta idi. Bir gece yalıdan saraya dönerken padişah kayığının kenarına ayağını bastığı sırada nasılsa dengesini kaybederek dizlerine kadar denize dalmış ve koltuklarında bulunan Pertev Paşa ile başmabeyinci Rıza Bey’in (sonradan serasker olmuştur) akılları başlarından gidip padişahı zorlukla yukarı almışlardı.

Azl olunduğu salı günü kapıcılar kethüdası, yalısına gelip iradeyi tebliğ etti. Ailesine veda ederek, yanına dört uşak ve mevcut parası olan 45 bin kuruşunu alarak kayıkla Hazreti Halid Türbesi’ne gitti. Sırp Beyi Miloş Bey’in, evvelce gönderdiği faytona binerek yola çıktı. Edirne’ye vardığının 53. gününde boğduruldu. O sırada 53 yaşında idi. Damadı Vassaf Efendi de Varna’da öldürüldü. Vassaf Efendi, 28-29 yaşlarında gösterişli, pek güzel bir İstanbul Efendisi imiş.

Pertev Paşa’nın kayın validesi Hadice, eşi Ayşe Sıdıka ve kızı Fatma Cemile Hanımların bu tekkeye yapılmış vakıfları vardır.

Cami avlusuna, Tunusbağı Caddesi ve Şair Nesimî Sokağı’na açılan kapılardan girilir. Yalnız, Tunusbağı Caddesi’ne açılan kapının takında, hem dış yüzünde, hem de iç yüzünde olmak üzere iki mermer kitâbe vardır. (Ön yüzündeki kitâbe, Pertev Paşa Divanı’ndan alınarak yukarıda yazılmıştı.)

Avluya bakan yüzünde ise, iki sıra halinde hazırlanmış şu kitâbe bulunmaktadır:

Yapıldıkda bu cami havabede üç er olub zâhir
Birisi Hazreti Behçet imiş ol kutb-ı Rabbanî
Dimiş Saçlı Efendi’ye kapuya yaz bu tarihi
Bu camide olan taat olur makbûl-ı Sübhanî
1251 (1835)

Kapıdan girildiğinde sağ tarafta, Zeynep-Kâmil Hastahanesi’nin genişletilmesi sırasında yıktırılan Bayramiye’den Himmetzâde Tekkesi’nin buraya nakledilen kabir taşları, sol tarafında ise, Küçük Selimiye Camii hazîresine gömülenler bulunmaktadır. Bunlar arasında Behçet Efendi’nin de açık türbesi vardır.

Mabet, bir bodrum katı üzerine yapılmış olup kare plânlıdır. Cümle kapısı Şair Nesimî Sokağı tarafına açılmaktadır. Camiin bundan başka son cemaat yerine açılan iki kapısı daha vardı. Sağ taraftaki sonradan kapatılmıştır. Sol taraftaki kapısı önünde bulunan iki ince mermer sütunun taşıdığı saçak yıkılmıştır. Bu üç kapı üzerinde kitâbe yoktur.

Son cemaat yerinin sağındaki bir merdivenden hünkâr mahfiline ve kadınlar mahfiline çıkılmaktadır. Bu mahfilleri zarif, dört mermer sütun taşımaktadır. Her iki mahfilin arasında müezzin mahfili bulunmaktadır.

Ahşap tavanının ortasında yaldızlarla bezenmiş bir göbek vardır. Aynı motifler işlenmiş bir silme, tavanın kenarını fırdolayı çevirmektedir.

Minberi ahşaptır. Mihrabın iki tarafında iki mermer sütun bulunmaktadır. Bu sütunların üzerine yine mermer bir başlık yerleştirilmiştir. Mihrab, dışa taşmalıdır.

Çatısında güneş şualı bir alem vardır.

Sağ taraftaki minaresi tuğladan yapılmış olup üzeri çimento ile sıvanmıştır. Hemen yanında bir kuyu bulunmaktadır.

Kaynak: Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Mehmet Nermi Haskan, S. 142

✶ Medya