Mihrimah Sultan tarafından 954 (1547-48) tarihinde, Mimar Sinan’a bir külliye olarak yaptırılmıştır. Bu muhteşem eser cami, medrese, imaret, hamam, mektep, muvakkithane, kervansaray ve bir türbeden oluşmaktadır.

Bu eser, Mimar Sinan’ın Üsküdar’daki ilk eseridir. 1547 tarihinden sonra, Türk’ün büyük mimarı bu güzel beldeye birbirinden güzel 34 eser kazandırmıştır. İstanbul’un hiç bir kazasında Sinan’ın bu kadar yapısı yoktur.

Cami avlusuna Selman Ağa Sokağı, İskele Meydanı ve Paşa Limanı Caddesi ile medreseye açılan dört kapıdan girilmektedir. İskele Meydanı’ndan ve Paşa Limanı Caddesi’nden merdivenlerle çıkılır. Etrafı kesme taş korkuluklu geniş avlusunun ortasında ve camiin tak kapısının karşısında muhteşem bir şadırvan bulunmaktadır.

Yirmi yüzlü ve musluklu, mermerden yapılmış bu şadırvanın üzeri şebekelidir. Üzerini, baklavalı başlıklı beş mermer sütunun taşıdığı kurşun kaplı bir saçak örtmektedir. Saçağın cami tarafı uzatmalı son cemaat yerinin geniş saçağı ile birleştirilmiştir. Mermer şebekesinin etrafını fırdolayı zambak kabartmalı bir silme çevirmiştir. Sütunların kaidelerine uğur sayılan servi motifleri yapılmıştır.

Son cemaat yerinde altı mermer sütunun taşıdığı beş kubbeli bir revak vardır. Bu revakın önünde ise çok geniş bir saçak bulunmaktadır. Bu saçak, on bir mermer sütuna ve altı sütun kabartmalı ve kesme taştan yapılan ayaklara bindirilmiştir. Başlıkları istalaktitlidir.

Son cemaat yerinde, dört pencere, istalaktitli iki mihrapçık, sonradan açılan ahşap mükebbirlik ve iki yanda minare kapıları vardır. Soldaki minare kapısı üzerine, eşi bulunmayan Türk taş işçiliğinin ve oymacılığının bir şaheser örneği işlenmiştir. Burada Kelime-i Tevhid kabartma olarak hazırlanmış ve boşluklara paladiyen şeklinde renkli taşlar yerleştirilmiştir. Diğer minare kapısının üzerine de bir çerçeve içinde yine Kelime-i Tevhid kazınmıştır.

Kubbeli son cemaat yerinde ve soldaki son mermer sütun kaidesinin alt pirinç bileziğinde 1017 (1608) tarihli bir ayet, bunun yanındaki sütunda ise; “Elçiler Şah’a giderler Muharrem’in ikisinde, 1070” diye yazılıdır ki, bu şimdiki takvimde 19 Eylül 1659 tarihine tekabül eder.

Avluda halkın Kaya Sultan Türbesi dediği ve içinde dört lâhdin bulunduğu bir türbe ile Sadrazam İbrahim Edhem Paşa’nın sonradan yaptırılan türbesi ve camiin sağ tarafındaki kapısının solunda ise Rüstem Paşa’nın oğlu Osman Bey’in mermer lâhdi bulunmaktadır.

Avlunun Selman Ağa Sokağı’na açılan kemerli kapısının sağ tarafında hazîre ve bunun yanındaki cami duvarında ve köşede 1183 (1769-70) tarihli bir güneş saati vardır. Yalnız göstergesi kırılmıştır.

Avlunun bu köşesinde bulunan ahşap ve harap meşrutalar 1955 tarihinde kaldırılmış ve avlu duvarı da biraz içeri alınmıştır. Burada 1281 (1864-65) tarihli bir abdest teknesi ile bir binek taşı bulunmaktadır. Üsküdar büyük iskelesinin yanında bulunan bu taş sonradan buraya getirilmiştir. Saltanat kayığı ile gelen Padişah, muhteşem arabasına binmek için bu mermer taşın basamaklarını çıkardı.

Yüksek mermerden yapılmış cümle kapısının iki yanına istalaktitli mihrapçıklar yapılmıştır. Yine, istalaktitli kapısı üzerinde beş satır halinde ve 954 (1548) tarihli bir kitâbe bulunmaktadır.

Bu kitâbe, Konyalı Bey’in hazırlamış olduğu Tarih Hazinesi dergisinin ilâvesi olarak çıkarılan Mimar Sinan’ın Bütün Eserleri adlı değerli kitabından alınmıştır:

“Essese bünyane haze’l-mescidi’l-camii’l-müşeyyedü’l-erkân / sâhibetü’l-hayrat ve’l-hasenât dürretü’t-tâci’s-saltanat / el-azîmetü’ş-şân ismetü’lmülûk ve’d-dünya ve’d-dîn, Hanım / Sultan hassah’allahü bi mezîdi’l-ihsân / bint-i hakani’l-havâkîn fi’l-hafikayn sultanü’s-selâtini fi’l-meşrikayn / âmir-i ma’mureti’l-arzi bi’l-adli ve’l-ihsân / müessis-i bünyani’l-arzi’l-emni ve’l-emân li ehli’l-iman / es-sultan ibnü’s-sultan es-Sultan Süleyman Han / ibnü’s-Sultan Selim Han / hallede hilâfetehû hulûde’z-zeman / ve temme bi mennihi’l-mennân / fî şehr-i Zilhicceti’l-haram min şuhûri senet-i / erbea ve hamsîn ve tis’a mie min hicreti’n-Nebevî.”

Bu Arapça kitâbe bugünkü Türkçemize şöyle çevrilebilir:

Bu sağlam ve erkânlı camii, doğuda ve batıda hakanların hakanı, sultanların sultanı adaleti ve cömertliği ile yeryüzünü imar eden, müminler için huzur temin edici Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ın kızı hayrat ve hasenat sahibi, dünya ve memleketin ismeti, Allah’ın kendisine ihsan buyurmakla seçkin kıldığı Hanım Sultan yaptı. Cami, Peygamberin hicretinin 954. senesi Zilhiccesinde bitti.

Bu tarih Milâdi takvimde 1548 senesi Ocak ayına tekabül eder.

Mabedin esası dikdörtgen şeklinde olup üzerinde bir büyük kubbe bulunmaktadır. Bu yüksek kubbe, iki yan ve kıble tarafından yarım kubbelerle desteklenmiş ve kıble tarafındaki yarım kubbenin iki yanına da birer kubbecik yapılarak takviye edilmiştir. İki yandaki yarım kubbeler, cümle kapısı tarafındaki cami duvarının iç yüzüne, duvarla beraber yapılan ayaklara oturtulmuş ve diğer uçları ile minber üzerindeki yarım kubbe bu tarafa yapılan yığma taş iki sütuna bindirilmiştir.

Kubbe kasnağında 16 pencere açılmış olup kasnak dıştan kavisli ayaklarla desdeklenmiştir

İstalaktitli mihrabı mermerdendir. Som mermerden yapılan minberinin şebekeleri geometrik şekillerle bezenmiştir. Kırmızı, ince somaki mermer sütunlar üzerindeki külahı pek zariftir.

Cümle kapısı tarafındaki duvarda, üç mermer sütunun taşıdığı müezzin ve kandil mahfilleri ve beş sütuna oturtulan hünkâr mahfili bulunmaktadır.

Kapı ve pencere kanatları sedef, fildişi kakmalı olup, vaiz kürsüsü de pek sanatkârâne yapılmıştır.

Mihrimah Sultan Camii, yaptırıldığı sıralarda denize şimdikinden daha yakın idi. Hatta rivayetlere inanmak lâzım gelirse, açılış merasiminde bulunmak için saltanat kayığı ile gelen Sultan Süleyman, cami merdivenleri önünde karaya ayak basmıştı. Bugünkü İskele Meydanı’nın son düzenlemesi Sultan III. Ahmet devrinde 1728 tarihinde yapılmış ve ondan önce 1122 (1710) yılında yaptırılan Yeni Cami hafriyatından çıkan topraklar da burada denize dökülmüştü. 1970 senesinde ve şimdiki meydan çeşmesinin yanında yapılan bir kanal inşaatında iki metre derinlikte deniz kumu ve istiridye kabukları çıkmıştı. Doldurulan bu alana 1728 tarihinde muhteşem Sultan III. Ahmet meydan çeşmesi yaptırılmıştır. Çeşme ile cami arasında bulunan ve şeklini Üsküdar’ın eski resimlerinde gördüğümüz, çatısı inişli yokuşlu ambarlar, Sultan III. Selim zamanında ve Nizam-ı Cedîd teşkilâtının kurulduğu senelerde yaptırılmıştı.

Kaynak: Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Sayfa 261

1988 yapımı ‘Kızım ve Ben’ filminin 8.dakikası 52.saniyesinden itibaren cami ve avlusu bir süre görünmektedir.

✶ Medya