Vezir Hırâmî Ahmed Paşa tarafından 16. yüzyılın son çeyreğinde bir mescid-zâviye olarak kurulan tekkenin başlangıçta hangi tarikata bağlı olduğu tesbit edilememiştir. Muhtemelen 18. yüzyılın başlarında Halvetiyye’ye intikal etmiş, 1742’de postnişin olan Uşşâkıyye’nin Cemâliyye şubesinin kurucusu Edirneli Şeyh Mehmed Cemâleddin Efendi’nin buraya defnedilmesi üzerine adı geçen tarikatın âsitânesi ve pîr evi vasfını kazanmıştır.

Halvetiyye-Uşşâkıyye’nin şubelerinden Cemâliyye tarikatının âsitânesi ve pîr evi olan tekke, İstanbul’un kara surlarındaki kapılarından Eğrikapı’nın hemen dışında, Kırkçeşme su şebekesine bağlı Eğrikapı savaklarının karşısında yer alır. Kaynaklarda Cemâleddin Halvetî, Cemâleddin Uşşâkī, Cemâlî, Cemâlî Efendi, Savaklar, Seyyid Cemâleddin, Seyyid Cemal Efendi, Şalcızâde gibi çeşitli isimlerle anılmaktadır.

Cemâlîzâde Tekkesi’nden artakalan ve aynı çatı altında toplanan mescid-tevhidhâne ile türbe bölümleri bugünkü şekillerini son devirde almış olduklarından tekkenin daha önce sahip bulunduğu yerleşim düzeni ve mimari özellikleri aydınlatılamamaktadır. Yine de önceki mescid-tevhidhânenin bugünkü ile aynı yerde bulunduğu, aşağı yukarı aynı boyutlara ve tasarım özelliklerine sahip olduğu, derviş hücreleriyle diğer tekke bölümlerinin de bunun kuzeyinde muhtemelen şadırvanlı bir avlunun çevresinde sıralandığı tahmin edilebilir.

Birbirine bitişik tasarlanmış olan mescid-tevhidhâne ile türbe dikdörtgen planları, moloz taş ve tuğla örgülü duvarları, ahşap çatılarıyla son devir Osmanlı mimarisinin özelliklerini sergileyen alelâde mekânlardır.1

—–

1İslam Ansiklopedisi – Cemâlîzâde Tekkesi

✶ Medya