Nişanca semtinde yer alan tekkenin bânisi Feyzullahefendizâde Şeyhülislâm Seyyid Mustafa Efendi’dir. 1157’de (1744) yaptırılan tekkede bâninin oğlu Kazasker Seyyid Abdullah Efendi mescid-tevhidhâneye minber ekleyerek bu mekânı camiye dönüştürmüş, ortadan kalkmış bulunan ahşap harem binası da XIX. yüzyılın ikinci yarısında yeniden inşa edilmiştir. Bazı önemsiz tâdilât hariç özgün haliyle XX. yüzyıla ulaşan tekke zamanla harap olmuş, 1970’lerde Vakıflar İdaresi’nce esaslı bir onarıma tâbi tutulmuş, ancak yeni bir işleve tahsis edilmediğinden bazı şahıslarca işgal edilmiş ve mesken olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Tekkenin mescid-tevhidhâne, çilehâne, şerbethâne ve derviş hücrelerini barındıran ana bina 32,50 × 27,75 m. boyutlarında bir alanı kaplar. Osmanlı medrese şemasını yansıtan binanın ortasında dikdörtgen planlı (15 × 11 m.) renkli bir avlu yer almakta, bütün mekânlar yirmi dört birimli bu revakın arkasında sıralanmaktadır. Mukarnas başlıklı, mermer sütunlara oturan tuğla örgülü sivri kemerlere sahip revakta birimler pandantifli kubbe ve tekne tonoz örtülüdür. Kuzeyde basık kemerli giriş üzerinde yer alan ta‘lik hatlı manzum inşa kitâbesinin yazarı Kazasker Neylî, hattatı Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’dir. Güneyde sekizgen prizma biçiminde kubbeli mescid-tevhidhâneyle buna bağlı çilehâne (itikâf hücresi) ve şerbethâne olması muhtemel iki birim, ayrıca iki adet derviş hücresi, batı ve doğuda beşer adet derviş hücresi yerleştirilmiştir. Güney cephesinde dışa taşkın olan mescid-tevhidhâne, çevresindeki mekânlardan yüksek tutulmuştur. Basık kemerli girişi üzerinde ta‘lik hatlı manzum üçüncü bir kitâbe bulunur. İki sıra halinde ele alınan pencerelerden alt sıradakiler dikdörtgen açıklıklı olup kesme taş söveler ve demir parmaklıklarla, sivri kemerli olan üst pencereler ise alçı revzenlerle donatılmıştır. Kurşun kaplamalı ve mermer alemli kubbenin sekizgen kasnağında sivri kemerli ve alçı revzenli pencereler yer alır. Harimde fevkanî ve ahşap olduğu tahmin edilen kadınlar mahfili günümüze ulaşmamıştır.

Bazıları kare, bazıları dikdörtgen planlı olan derviş hücreleri kubbe ve tonozlarla örtülmüş, revaka açılan birer kapı ve pencerenin yanı sıra dışarıya açılan dörder pencereyle donatılmıştır. Bu pencerelerde mescid-tevhidhânenin cephelerindeki düzen görülür. Batı ve doğu kanatlarındaki hücreler arasında birer adet beşik tonoz örtülü koridor vardır. Son postnişin Mehmed Râsih Efendi’nin oğlu Hasib Kartal’ın M. Nermi Haskan’a naklettiğine göre tekkenin batı yönündeki çevre duvarında harem kapısı olarak anılan bir giriş bulunmakta, bu kapıdan giren kadınlar koridordan avluya ve buradan mescid-tevhidhânedeki kadınlar mahfiline ulaşmaktaydı. 1970’lerdeki onarımda söz konusu kapıyla avlu yönündeki merdiven iptal edilmiştir. Aynı kişiden, türbenin yer aldığı doğu yönündeki kanatta hücreler arasındaki koridorun bitiminde halen mevcut olan pencerenin aslında türbe kapısı diye anılan diğer bir tâli giriş olduğu öğrenilmektedir.

Avlunun merkezindeki sekizgen planlı mermer şadırvanın cepheleri kırık kaş kemerler, gülçeler ve servi motifleriyle süslüdür. Ana binanın güneybatısında arsanın sınırında bağımsız şekilde tasarlanan tekne tonoz örtülü mutfağın kuzeye bakan giriş cephesinde basık kemerli bir kapıyla sivri kemerli iki pencere mevcuttur. Helâlar ana binadan soyutlanarak mutfakla aynı tarafta bağımsız bir yapı olarak tasarlanmıştır. Balcı Yokuşu ile Haydarçeşmesi sokağının kavşağında bulunan ve günümüze ulaşmayan haremin moloz taş ve tuğla örgülü bir kaideye sahip tek katlı ahşap bir yapı olduğu, sokak (doğu) cephesi boyunca eliböğründelere oturan bir çıkmanın uzandığı bilinmektedir. Harem gibi arsanın düşük kotlu doğu kesiminde yer alan küçük hazîre dikdörtgen pencereleri olan, kesme küfeki örgülü bir duvarla çevrilidir. Basık kemerli kapısının üzerinde ta‘lik hatlı tarihsiz manzum bir kitâbe bulunur. Hadîkatü’l-cevâmi‘deki ifadeden zamanında çatıyla örtülü bir türbe şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Türbenin sağında istinat duvarı üzerinde kitâbesiz sivri kemerli küçük bir çeşme vardır. Ayna taşının köşeleri rûmî dolgulu dilimli kaş kemeri, bunun içindeki gülçe ve servi bezemeleriyle şadırvanla aynı ustanın elinden çıktığı belli olmaktadır. Ana binanın revakındaki mukarnaslı sütun başlıklarında ve gerek bu yapıda gerekse mutfakta görülen sivri kemerlerde, tekkenin inşa edildiği I. Mahmud döneminde Osmanlı mimarlığına egemen olmaya başlayan barok üslûp yerine klasik üslûbun yaşatılması dikkat çekicidir. Şeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi, bu yönüyle Osmanlı mimarisinde klasik çizgiyi temsil eden son yapılarından biri olarak önemli bir yere sahiptir. (1)

Haydar Çeşmesi Sokağındaki kapı ve çeşmenin muhteşem bir görünüşü vardır. Köfeke taşından yapılan bu yüksek kapının takında yedi sıra halinde hazırlanmış 26 mısralı bir kitabesi mevcuttur. En alt satırda iki, diğer satırlarda ise dörder mısra bulunmaktadır. Güzel yazısı Kâtip-Zâde Mehmed Refi’ Efendinin hattı ile hazırlanmıştır.

Tekke Kitabesi

Rehnümâyı reng bizki olub manend-i câm
Sine sâfân-ı safadan eyle kesb-i feyz-i tâm

Sâde levh-i nakş-ı beşti ol tülûundan geçüb
Kıl ferağ bâlâ tahsil-i müttekin temam

Bâb-ı Mâden duhûl et bezm-i sırr-ı akdese
Râh-ı bî-sıyt il sıradır mûsûl-i kenz-i meram

Eyleyüb habs nefs-i dembetgân şehr-i râz
Kûçe zikr-i hafiden oldular reh-yâb-kam

Hây ü Hû’dan hankâh-ı hatırın kıl tahliye
Ol huzûr-ı kalb ile meşgul zikr ber-deuâm

Dergehi berdegân münhic sıddıka gel
Kamet hikmete ki kıl kavs-i tak-ı iltisâm

Pişgâh-ı ser-bülendân tarik-i hafide
Hak-i Pây-i hacegâni ile cây-ı iltisâm

Pir-i şehrah medit cilvegân-ı vahdetin
Âsitan-ı halvetin kıl mültecâyı sub ü şâm

Şeyhiilislâm-i inâyet-kârın ihya etdiği
Ma’bed-i vâlâmn et zikr-i cemilin iltizâm

Ka’be-i sıdk ü satanın sedde-i ulyâsını
Kıblei ta’zim ile kıl bu dergâh-ı ihtiram

Hankâh-ı Nakşibendi’nin celidir dideye
Tûdei hak derinden gufrei dâr’üs-selâm

Hal’-i na’ilin vücûd it bende-i ahrâr olup
Medhal-i azâdegân-ı masivâdır bu makam

Kalb-i hâlis ile gel târihin eyle zikr-i hasa
Bâb-ı âbâd oldu bâb-ı tekyei Müfti’l-enâm

1157(1744)

Bu kitabe, Kâtib-Zâde Mehmed Refi Efendi hattı ile yazılmış olup güftesi, Müderris Bosnevî Hâlis Mehmed Efendi’nin eseridir.

Çift söveli ve kemerli kapının iki yanında mihrabçıklar bulunmaktadır.

Semahane ve derviş hücrelerinin bulunduğu kargir bina, geniş bir alanın ortasındadır. Dış avlu kapısından geniş avluya girilir. Bu ön avlu geçilerek tekkenin kapısına gelinir. Kesme taştan yapılmış bu yüksek kapının takında 7 satır halinde hazırlanmış şu kitabe vardır.

Son satırda iki, diğerlerinde üçer mısra bulunmaktadır.

Semahane ve Derviş Hücreleri Kitabesi

Hüdâvend-i cihan fetva penâh ma’delet ünvân
Mekârım pîşe hayr-ı endişe sadr-ı mekremet mutad
Kerim bulmağa hur dâver sâhib-i eser kim

Siyâdetle fütüvvet zâtiyle oldular hem-zad
Semiyy Mustafa Müfti’l-enâm hâşimî nisbet
Ki fetvası târik-i şer’i nâsı kılmada irşâd

Bu ihsan ve mekânmla revadır ol kerem-kânn
İdir bir gıbte ahd-i lutfına cümle geçen a’yâd
Yine hayr-ı ezime Hakk muvaffak eyleyüb ânı

Nakşibendiyye’ye bu hankâhı eyledi bünyâd
Bu eyyâme gelince ol tarik eshâbına kimse
Nev resm-i hankâh-ı bî-kusûru kılmadı âbâd

Meğer ol zat içiin hıfz eyler imiş Hazret-i Bari
Ki oldu şimdi binayı karin himmet-i evtâd
O zât-ı kâmkânn ol-târike nisbet-i hâssı

Zuhuruna bî hayrın muhâbâ eyledi imdâd
Hüdâ eyyâm-ı ömr ü devletin efzûn ide da’im
İnâme oldu Neyli bu du’â sub ü mesa evrâd

Koyub hâke pür ihlâsı bir dâ’i didi târih
Acib âli makâm-ı Nakşibendiyye mübarek bâd

1157(1744)

Hanede el-fakir el-müzehheb Veliyüddin gafurla

Kitabe, Mirza-Zâde Neyli Ahuıed Efendi tarafından söylenmiştir. O tarihte Rumeli Kazaskeri idi. 1161 (1748) ‘de vefat etti. Kabri, Üsküdar’da Tunusbağı mevkiinde, Karacahmed Mezarlığında ve 8. adadadır.

Kitabenin ünlü hattatı ise Şeyhülislâm Veliyüddin Efendi olup kabri, Eyüp’te Nişancılar’da, Şeyh Murad Tekkesi avlusundaki açık türbesindedir. (2)

1 TDV İslam Ansiklopedisi

2 Eyüp Sultan Belediyesi

✶ Medya