Ayasofya Şadırvanı
- Tür: Şadırvan
- Kültür: Osmanlı
- Yüzyıl: 18. yy
- Bölge: Türkiye, Marmara Bölgesi, İstanbul, Fatih, Cankurtaran
- Durum: Erişilebilir
Sultan I. Mahmud tarafından Ayasofya’ya eklenen yapılardandır. Sekiz mukarnas başlıklı mermer sütun üzerine oturan kemer düzenlemesi bulunan şadırvanda, orta bölüm kubbe ile, kenarlar ise geniş bir saçak ile örtülmektedir. 1740-41 tarihlerinde inşa edilmiştir. Devamı
Yapılış Tarihi: H. 1153 / M. 1740
Kitabesi;
Şehin-şâh-ı zamân Sultân Mahmûd-ı celîlü’ş-şân
Revân mîzab-ı kilkinden uyûn u re’fet ü ihsân
Teşebbüs eyledi dâmen-i şerʽi fahr-i kevneyne
Anı zâtına kıldı sâye-bân-ı maʽdelet-ünvân
Sikender feyz-i re’yinden eğer etseydi istimdâd
Olurdu âb-ı hayvân dergehinde nâgehan cûşân
Meded-res teşnegân-ı tîh-i zulme âb-ı şemşîri
Değil ahdinde beydâ-yı cefâda kimse ser-gerdân
Rükûd-ı âbına dâir şikâyet eylese gevher
Olur sû-yı revân-bahş eyler ise hâzine fermân
Kül-i hâl-i ahâli cû-yı adliyile handândır
Meğer dest-i atâsından zübâb eyleye efgân
Vücûdu ayn-ı rahmet olduğuna iki şâhiddir
Cebîn-i enverinde nûr-ı dîn ü pertev-i îmân
Kerimân-ı zamânın cûd-ı ihsânı muvakkatdir
Bu sultân-ı kerâmet rûz u şeb olmakda sîm-efşân
Rızâ-yı cûy-ı Hakda etdi nakd-i himmetin mebzûl
Bu câ-yı dil-küşâda eyledi îcâd şâdırvân
Ne şâdırvân-ı hemtâ ne zîbâ târîh-i rûh-efzâ
Bunun resmin görünce oldu hep ressâmlar hayrân
Bu su âb-ı hayâtın süt karındaşı mıdır sorsam
Ki şîrîn kâmi-i câvîde mâlik nûş eden atşân
Letâfette müşâbihdir bu âb ü nâb Tesnîme
Bunun sâkisini gönderse Cennetden revâ Rıdvân
Sarîrin gûş edip bak ayn-ı taʽzîm ile bu ayne
Hemîşe olmada tesbîh-gû-yı Hazret-i Yezdân
Gönüllerde leb-i cû seyrine kalmadı hiç hâhiş
Bu mevki oldu nüzhet-gâh-ı ehl-i dâniş ü irfân
Serîr-i saltanatta müstedâm olsun o şehinşâh
Cihânda tâ ki nûş-ı âbdan atşân ola reyyân
Emîn altın suyuyla eyledim târîhini tahrîr
Mahall-i cûdıdır Sultân Mahmûd’un bu şâdırvân
Günümüz Türkçesi ile ;
1- Zamanın şahlar şahı, şanı yüce Sultan Mahmut’un kaleminin oluğundan pınarlar, merhametler, iyilikler akmaktadır.
Yolunun eteği, Hz. Peygamber’e teşebbüs eyleyince onu zatına adalet ünvanlı gölgelik kıldı.
Eğer İskender, görüşünün feyzinden yardım isteseydi âb-ı hayat, aniden eşiğinden coşup akardı.
Kılıcının suyu (parlaklığı) zulüm çölünün susamışlarına imdat etmiştir. Onun devrinde cefa sahrasında hiç kimse şaşırmış değildir.
Cevher, suyunun durgunluğuna dair şikâyet eylese, hazineciye ferman etse akıp giden su olur.
Halkın bütün hali, onun adalet ırmağıyla sevinçlidir. Belki cömertlik elinen sinek inler.
Parlak adlındaki din nuru ve iman ışığı, vücudunun rahmet mazharı olduğuna iki şahittir.
Zamanın Keriman’ının cömertliği geçicidir. Bu keramet sultanı, gündüz gece gümüş saçmaktadır.
Hak ırmağının rızasında himmet sermayesini harcadı. Bu gönül açıcı yerde şadırvan yapdırdı.
Ne benzersiz bir şadırvan, ne hoş can veren tarih; bunun şeklini görünce hep ressamlar hayran kaldı.
Sorsam bu su, ölümsüzlük suyunun sütkardeşi midir? Onu içen yanmışlar, tatlı sonsuzluk mutluluğuna sahip olurlar.
Tatlılıkta bu saf ve tatlı su cennet ırmağına benzer. Cennetin bekçisi, cennetten bunun sakisini gönderse yaraşır.
Şırıltısını işitip bu çeşmeye saygı bakışıyla bak; çünkü Allah’ı tesbih der gibidir.
Gönüllerde ırmak kenarını seyre hiç istek kalmadı. Bu mevki, bilgi ve marifet ehlinin gezinti yeri oldu.
Dünyada, susamışlar su içip kandıkça o şahlar şahı, saltanat tahtında daim olsun. Ey Emin, altın suyuyla yazdım tarihini: “Bu şadırvan, Sultan Mahmut’un kerem mahallidir.”
2. Kitabe
Mihr-i sipihr-i mecd ü şân Sultân Mahmûd-ı zamân
Her kavli her fiʽli hemân nâmı gibi mahmûddur
Cârî zebânından kerem havz-ı atâsı merz-i ham
Mânend-i emvâc-ı yem ihsânı nâ-maʽdûddur
Ayn-ı velâyet menbaʽı şems-i hilâfet matlaʽı
Ahlâkı hakkın mecmaʽı şehinşâh-ı mesʽûddur
Bu âb ü tâb-ı himmeti vü hûb-ı rûy-ı şevketi
Cûş-ı muîn-i fitneti bahşâyiş-i Maʽbûddur
Şemşîr-i adl-i kâimi eyler himâyet nâʽimi
Feyz-i duâ-yı dâimi bostân-ı mülke rûddur
Eyyâm-ı adlinde mihen kılmaktadır terk-i vatan
Hep sûddur fikre gelen şimdi ziyan nâ-bûddur
Ol ârif-i sâhib-sülûk dilden eder nefy-i şükûk
Tavsît-i vefd ile mülûk dergâhına hasûddur
Beytü’l-Hareme hem imâm hem hâdim-i Beytü’l-Harâm
Peygamberin emrine râm bir dâver-i pür-cûddur
İcrâ-yı şerʽe hâhiş-kâr işâr-ı hayra zer-nisâr
Evsâf-ı pâk-i çâr-yâr zâtında hep mevcûddur
Etdi bu mevkîde binâ şâdırvân-ı cân-fezâ
Amma ne hoş hayr-ı becâ ecri bunun mahsûddur
Resm-i bedîʽ-i dil-nişîn tasvîri gitti tâ be Çîn
Çün kasr-ı Firdevs-i berîn kalbe ferah-efzûddur
Sakfı müzehheb bir tabâk âbı nebâta mâ-sadâk
Bu hayr-ı pâke pekçe bak nezd-i Hudâ mevdûddur
Bu sulara server midir Zemzem mi yâ Kevser midir
Muhyîye yâ mazhar mıdır ihyâya mahz-ı sûddur
Cân-ı şeref-mend-i Hasen rûh-ı Hüseyn-i gül-beden
Bu ayn-ı safvet-mâyeden ez-can ü dil hoşnûddur
Ol hüsrev-i âli-nejâd olsun serîr-ârâ-yı dâd
Tâ dehr içinde âb ü zâd ebrâr için mevcûddur
Târîh-i dil-cûsun Emin su gibi takdîr eyledi
Sultân Mahmûd’a bu şâdırvân bu sûda cûddur
Günümüz Türkçesi ile
Şeref ve şan göğünün güneşi olan zamanın Sultan Mahmud’unun her sözü, her davranışı adı gibi övülmüştür.
Dilinden kerem akar, cömertliğinin havuzu geniştir. Okyanus dalgaları gibidir, ihsanı sonsuzdur.
Velayet makamının menbaı, hilafet güneşinin doğuş yeridir.Ahlâkı doğruluğun toplandığı yedir, bahtiyar şahlar şahıdr.
Himmetinin tazeliği, azamet yüzünün güzelliği, zeyrekliğinin yardımının coşkunluğu Allah’ın bahşetmesidir.
Dipdiri adaletinin kılıcı, cömertleri himaye eyler. Duasının feyzi, memleket bostanının ırmağıdır.
Mihnetler, onun âdil devrinde vatanı terk ederler. Şimdi akla gelen hep kazançtır, ziyan kaybolmuştur.
O istikamet ehli ârif, gönülden şüpheleri yok eder. Hükümdarlar araya elçiler koymakla haset ederler.
Hem Kâbe’ye iman, hem de onun hizmetkârıdır. Hz. Peygamber’in emrine boyun eğmiş bir cömert padişahtır.
Dinin hükümlerini uygulamaya istekli, hayır yapmakta altın saçıcıdır.Dört halifenin temiz vasıflar zatında hep mevcuttur.
Burada can bahşeden bir şadırvan inşa etdirdi, ne de münasip bir hayır eseridir, bunun karşılığı kıskanılacak derecededir.
Gönle hoş gelen güzel bir yapı, tasviri ta Çin’e kadar gitti.Yüce Firdevs cennetinin köşkü gibi kalbe ferahlık verir.
Tavanı süslemeli bir tabak, suyu bitkilere çok uygundur.Bu temiz hayır eserine çokça bak, Allah’ın nezdinde sevilmiştir.
Bu, sulara server midir, Zemzem mi yoksa Kevser midir, Allah’ın Muhyi (hayat bahşeden) ismine mazhar mıdır, hayat vermede kazançtır.
Hz. Hasan’ın şerefli canı, gül bedenli Hz. Hüseyin’in ruhu, bu mayası temiz çeşmeden canı gönülden hoşnuttur.
Dünyada su ve azık, Allah’ın iyi kulları için var oldukça o yüce yaratılışlı padişah, adalet tahtının süsü olsun.
Ey Emin, gönül çekici tarihini yazdı:“Burada yaptırılan bu şadırvan, Sultan Mahmut için bir cömertliktir.”





✶ İlişkili Yerler