Harem’de ve iskelenin yakınında Selimiye İskele Sokağı, Selimiye Ambarı Sokağı ve Kavak Bayırı Sokağı’nın çevirdiği adada bulunmaktadır. Arazi meyilli olduğundan fevkânî olarak yaptırılmıştır. Altında bir çeşme ve bir kaç dükkân vardır.

Camiin yan tarafında ve set altında, ulu çınar ağaçlarının gölgelediği düz bir yer bulunmaktadır. Burada eski bir ayazma ve havuz vardır. Yakın tarihe kadar önü deniz olan bu yerde, Üsküdar’ın en güzel kahvehanesi mevcuttu. Üsküdarlı büyük ressam Ali Rıza Bey, buranın bir çok resimlerini yapmıştır. Harem, arabalı vapur iskelesi yapılırken deniz doldurulmuş ve kahvehane de bu sıralarda kapatılmıştır.

Camiin arka tarafında ise, 1940 senelerinde yıktırılan Büyük Selimiye Ambarı bulunuyordu. Bugün yerinde Harem Oteli vardır. Camiin yan tarafında ve Kavak Bayırı Sokağı’nda sağda Tahir Efendi’nin yaptırmış olduğu bir çeşme daha bulunmaktadır.

Camiin pek az ilerisinde de büyük Beylik Çeşme vardır.

Avlusunun iki kapısı olup cümle kapısı Selimiye İskelesi Caddesi tarafındadır. Bu kapının üzerinde iki ince mermer sütunun taşıdığı geniş bir saçak mevcuttur ki gönül alıcı hoş bir görünüşü vardır. Beşik kubbesinin üzerine bir alem yerleştirilmiştir. Türk barok mimarîsinin en güzel numunelerinden biridir. Buradan içeri girdiğimizde sol tarafta küçük bir hazîre görürüz.

Hazîrenin cadde tarafı mermer söveli pencereler ile kapatılmıştır. Bunlara klâsik demir parmaklıklar yerleştirilmiştir. Hazîrede en eski kabir taşı 1243 (1827-28) tarihlidir. Bu, Tahir Efendi’nin annesi Şerife Saliha Hanım’a aittir. Mehmet Tahir Efendi’nin kabri üzerinde yalnız baş şâhidesi bulunmaktadır.

1248 (1832) tarihli kabir taşı şudur:

Hüve’l-Bâkî işbu cami-i şerif ve tahtında çeşme-i lâtif ve civarında mekteb-i münîfin bânisi sâhibu’lhayrât ve’l-hasenât a’zam-ı ricâl-i Devlet-i Aliyye’den rahmetlu ve mağfiretlu es-seyyid Mehmed Tahir Efendi hazretleri Anadolu canibi defterdarı iken Payas nâm mahalde ecel-i mev’ûd ile mebtunen dar-ı bekaya rihlet ü garîk-i deryâ-yı rahmet ve Firdevs-i Cinâne azimet etmiş olmakla ruhiyçün rizaen lillâhi teâlâ el-Fatiha. 2 Safer 1248

Kitâbeden, Mehmet Tahir Efendi’nin, İskenderun’un kuzeyinde, bugün ismi Yakacık olarak değiştirilmiş bulunan, tarihi Payas şehrinde ve “Anadolu canibi defterdarı iken” 1 Temmuz 1832 tarihinde “mebtunen” (yani dizanteriden) vefat ettiğini öğreniyoruz. Hazîredeki şâhide hatıra olmak üzere konulmuş olup esas kabri Payas’ın Zeytinlik Mezarlığı’ndadır. Şimdi, Demir-Çelik Endüstrisi arazisi içinde bulunan mezarlıkta, cami hazîresindeki taşın bir eşi vardır. Mezarlıkta ve böğürtlenler arasında bir çok eski taş bulunmaktadır.

Caddeye bakan büyük hâcet penceresi üzerine “Yâ Hû” ve bir sıra halinde ölüm ayeti yazılmıştır.

Cami, iki sıra tuğla ve bir sıra kesme taştan ya pılmıştır. Ön cephesinin köşeleri yuvarlak olup bu kısmın sağ üst tarafında ve saçak altında 1242 (1826) tarihi okunmaktadır. Bu tarihten camiin, Sultan II. Mahmut devrinde yapıldığı anlaşılır. Cadde tarafındaki avlu kapısına bir kaç mermer basamakla çıkılır. Kapı üzerindeki madalyon içine bir ayet yazılmıştır. Avlunun ikinci kapısı da mermer sütunludur. Ancak saçak kısmı betona çevrilmiştir. Üzerine, Kelime-i Şehadet hak edilmiştir. Evvelce mermer sütunlu olan son cemaat yeri, son onarım sırasında betondan yapılmıştır. Burada bir mihrapçık vardır. Fevkânî olan mabet, yedi kemer üzerine oturtulmuştur.

Sahna açılan ahşap kapısının, beyaz madenden yapılmış tokmaklarına Besmele ve Kelime-i Tevhid yazılmıştır. Kapının iki yanı mermer söveli ve sütunludur. Mermer başlıklar üzerine oturtulmuş, oymalı takına ayet-i kerime yazılmıştır. Mabedin içi aydınlık ve ferahtır. Alt üst 29 pencereden ışık alır. Kadınlar mahfili dört mermer sütun üzerinde durmaktadır. Burayı, büyük bir levha süslemektedir.

Mihrabın iki yanı mermer sütunludur. Başlıklar üzerindeki takına mihrap ayeti yazılmıştır. Mihrap içine kabartma bir kandil yapılmıştır. Minberi ve kürsüsü ahşaptır.

Hadîka yazarının beyanına göre, bu camiin yerinde, “1122 (1710) senesi Harem İskelesi’nde bir sahib-i hayr tarafından bina olunan mescid-i şerif” vardır. Zamanla harap olan bu mabedin yerine Tahir Efendi’nin camii yapılmıştır.

Ressam Mustafa Nuri Bey’in 1314 (1896) tarihli bir tablosunda, camiin sütunlu avlu kapısı, sol tarafındaki hazîrenin pirinç şebekeli hâcet pencereleri ve sağ tarafındaki ahşap evler görülmektedir.

Mehmed Tahir Efendi Defterdarlık Mektûbi Kalemi’nden yetişmiş, sonra tuğrakeş olmuş, 1240 (1824) tarihinde Şıkk-ı evvel defterdarlığına atanmış ve bir sene sonra da azlolunarak Fener Yenişehir Defterdarı, sadaret kethüdası ve tekrar Şıkk-ı evvel defterdarı olmuştur. 1245 (1829) tarihinde de istifa etmiştir. Bir yıl sonra Evkaf Nazırı olmuş, 1245 (1831)’de Nişancı ve Mısır Ordusu Defterdarlığı’na getirilmiştir. Hesap işlerinden anlar, iş bilir bir zat idi.

Tahir Efendi Evkaf Nazırı iken, 1247 (1831)’de Beykoz Çuha Fabrikası kurulmuş, Beşiktaş’ta Yahya Efendi Tekkesi tamir ettirilerek bitişiğine, altında muvakkithane bulunan bir de mektep inşa ettirilmiştir.

Ayrıca, Anadolu ve Rumeli’de medrese, dershane, kütüphane binaları yeniden yapıldı ve bazı mescit, çeşme ve medreseler de tamir ettirildi. (Vakıflar Der. 16/33)

Kaynak: Yüzyıllar Boyunca Üsküdar

✶ Medya