Caminin şadırvan avlusunun batı kısmını sınırlayan zâviye sonraları medreseye dönüştürülmüştür.

Ayvansarâyî’nin otuz altı hücreli olduğunu bildirdiği zâviyenin otuz iki hücresi tesbit edilmiştir. Planı Pervititich’in sigorta planlarında yer alan medresede Rûmî 1330 (1914) ve 1334 (1918) tarihli kayıtlardan askerler tarafından işgal edilmiş yirmi dört hücre bulunduğu anlaşılmaktadır. Zamanla harap duruma gelen medrese düşkün vaziyetteki ailelere barınak olmuş ve 1950’lerde bir restorasyon görmüş, ancak arkasından eski durumuna düşmek üzereyken Yûnus Emre Vakfı tarafından temizlenip onarılarak vakıf merkezi haline getirilmiştir. Bugün zâviyenin kubbeli girişinin tam karşısına rastlayan yerde görülen ve medrese sokağına açılan taş kapının bir kenarı ile bir konsol kalıntısı burada önemlice bir girişin olduğunu ortaya koymaktadır. 1875’e doğru çizilen İstanbul haritasında burada bina işaretlenmediğine göre yapı daha önceden ortadan kalkmıştı. Fakat Küçük Ayasofya Camii’nin batı tarafında ve zâviyemedresenin dışındaki parselin ona ait olduğu ve onunla bir bütün teşkil ettiği, 1918 yılında yayımlanan İstanbul Şehremaneti haritasında açık biçimde görülmektedir. Günümüzde büyük ölçüde arsa olan geniş parsel, I. Dünya Savaşı yıllarında çizilen bu resmî haritada medresenin bir parçası olarak gösterilmiştir. Küçük Ayasofya Camii şadırvan avlusunu üç taraftan çeviren zâviye taş ve tuğladan yapılmıştır. Batı cephesi ortasında üstü kubbeli bir giriş dehlizi bulunmaktadır. Bu girişin kapı kemeri üstünde günümüzde içi boş bir kitâbe yeri görülür. Üstü boydan boya beşik tonozla örtülüdür. Hücrelerin önünde Pervititich’in planından anlaşıldığına göre bir revak dolaşıyordu. Topograf bu revakı planında “marquise” kelimesiyle de ayrıca belirtmiştir. Herhalde ahşap bir sundurma halinde olan revaktan bugün hiçbir iz kalmadığı gibi son restorasyonda da bu kısım yapılmamıştır.

İslam Ansiklopedisi

✶ Medya

✶ İlgili Yerler