I. Mustafa döneminde 18. yüzyıl (1758-1761) Barok tarzından esinlenilmiştir.

Cami, Ayazma adıyla bilinen semtte, Ressam Ali Rıza Bey ve Mehmet Paşa Değirmeni sokakları arasındadır. Bölgeye adını veren ayazma, bu isimli lokantanın hemen arkasındaki bir evin bahçesindedir. Mehmet Paşa Değirmeni Sokağı’nın sol tarafında bulunan bu su, kesmetaş ve tuğla hatıllı olarak yapılan bir mahzenden çıkmaktadır.

Hadîka yazarı, bu mabet hakkında şunları söylüyör:

“Bânisi Sultan III. Mustafa’dır. Camiin, diğer padişah camileri gibi levazımâtı mükemmeldir. Müstakil muvakkithanesi dahi vardır. Yanında bir mektep ve bir tek hamam dahi bina olunmuştur. 1189 (1775) tarihinde padişah hazretlerinin vefatından bir sene sonra abdest muslukları tarafına bir kapı dahi zam ve ilâve kılınmıştır. Sultan Mustafa, bu camii annesi Mihrişah Emine Sultan ve ağabeyi Şehzade Sultan Süleyman’ın ruhları için yaptırmıştır. Valide Sultan 1145 (1732) senesi vefat eyledikte İstanbul Yeni Cami Türbesi’ne gömülmüştür. Karşısındaki çeşme, Valide Sultan’ındır. Şehzade Süleyman dahi aynı yılda vefat ederek bu türbeye gömülmüştür. Yaşı 23’e varmıştı… Bu camiin mahallesi vardır.”

Cami, daha ziyade Valide sultanların yazlığı olarak bilinen Ayazma Sarayı’nın önüne veya bahçesinin bir kısmı üzerine yaptırılmıştır.

Osmanlı Arşivi’ndeki 15 Zilkade 1203 (7 Ağustos 1789) tarihli bir tezkerede “Sultan Mustafa’nın Üsküdar’da Ayazma Sarayı sahasında bina eylediği cami” denmektedir. (M. Cevdet Tasnifi Evkaf Defteri IV, No: 32004)

Muharrem 1197 (Aralık 1782) tarihli bir ilâmdan da Ayazma Camii’nin, Ayazma Sarayı Meydanı’nda yapıldığını ve bu camiin akarı olarak da burada bir çörekçi fırınının tesis edildiğini öğreniyoruz. Bundan dolayı İmrahor semti, tarihî çörekçi fırınları ile ünlü idi. Bu fı rınlardan sonuncusu 1989 tarihinde kapandı. (Osmanlı Arşivi, M. Cevdet Tasnifi Evkaf Defteri IV, No: 27878) Sultan III. Mustafa, 30 Ekim 1757’de tahta geçer geçmez 1732 tarihinde vefat eden annesi Mihrişah Kadın ile aynı tarihte vefat eden öz kardeşi Şehzade Süleyman’ın ruhlarını şad etmek için inşa ettirmiştir. İnşaat iki yıl beş ayda, yani 1760 tarihinde tamamlanmıştır. Mabede, Mihrişah Valide Sultan Camii adı verilmişse de, semtin adı ile anılmıştır.

Şem’danizâde Süleyman Efendi tarihinde diyor ki:

“Üsküdar’da Ayazma nam mahalde, 24 zirâ’ tûl (takriben 200 m.) ve l7,5 zirâ’ arz ve 35 zirâ’ yükseklik ve 99 pencere ile bina buyurdukları cami-i şerif ve mabed-i latîf, Gümrük emini İshak Ağa marifetiyle tekmil olunmakla Mihrişah tesmiye olunup evâhir-i cümade’l-ûlâ’da (Ocak 1761) cum’a namazı için Sadrazam Ragıp Paşa ile müfti-i enam Veliyüddin Efendi gelip cum’a namazını kıldılar, hediyeler ihsan eylediler. Doğrusu mermer taşlarının şeffaflığı ve mihrap minberinin gösterişi hiç bir camide yoktur. Ve minaresi alemine varıncaya kadar 67 zirâ’ (55 m.)dir.”

Camiin Ressam Ali Rıza ve Mehmet Paşa Değirmeni Sokaklarına açılan üç avlu kapısı vardır. Harpuştalı yüksek kapılar birer tak halinde olup, mabet gibi kesme taştandır. Arazi meyilli olduğundan cümle kapısına, Selimiye Camii’nde olduğu gibi, kesmetaş korkuluklu ve iki taraflı bir rampa ile çıkılır. Bu kapıların iç ve dış alınlarına ayetler yazılmıştır. İki yan kapıların duvarlarına da birer kuş evi yapılmıştır.

Mabedin önünde, sekiz ince mermer sütunun taşıdığı üç kubbeli bir revak vardır. Ortadaki beşik kubbedir. Son cemaat yerinin etrafı, som mermer bir korkulukla çevrilmiştir. Cümle kapısının iki yanında ikişer pencere ve bu pencerelerin arasında, üzerinde ayet yazılı, mihrapçıklar vardır. Üstte ve kapının iki tarafında birer selâ köşkü yapılmıştır. Arazinin meylinden dolayı, son cemaat yerine, yarım daire şeklinde, oniki mermer basamakla çıkılır.

Mermer cümle kapısının iki yanına, dört köşe, sütun kabartmaları yapılmıştır. Bunların üzerine, hilâlli alemler yerleştirilmiştir. Bu sütunların arasında, iki kısımdan oluşan kitâbe yer alır. Bu kitâbenin üst kısmı, beş satır halinde ve düz yazı şeklindedir ki, o da şudur:

Eâzım-ı selâtîn-i izâm efhar-ı havâkîn-i kirâm imam-ı ehl-i sünnet ve cema’at mukteda-yı kevâkib-i sipihr-i hilâfet hâdimü’l-Haremeynü’ş-Şerîfeyn bâsitü’l-adl-i beyne’l-hafıkeyn es-Sultan Mustafa Han

İbn-i’s-Sultan Ahmed Han ibni’s-Sultan Mehmed Han halled-Allahü devlete inkirâzü’z-zemân ve ebede selâtiye ilâ âhirü’d-devrân hazretleri işbu cami-i şerîf ve ma’bed-i münîfi hasbeten li vechillâhi’l-kerîm

Ve taleben li-merdâtü’r-Rabbi’r-Rahîm müceddeden binâ ve ihyâ buyurub bu hayr-ı cesîmlerinin sevabını vâsıle-i rahmet-i Rabbü’l-âlemîn olan Vâ lide-i muhteremeleri merhûme ve mağfûretün-lehâ Mihrişah Emine Hatun tâbe seraha ile

Câlis-i serîr-i Cennet olan birader-i ekberleri merhûm ve mağfûrun-leh Şehzade Sultan Süleyman aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânın rûh-i pür-fütûhlarına hîbe ve ihda buyurmaları ile cenab-ı Hakk ü Feyyâz-i Mutlak bu misüllü

Nice müberrât-ı cezîleye mazhar eyliye! Âmin Sene erba’ ve seb’in ve mi’ete ve elf

Bu satırın iki tarafına bir ayet-i kerime yazılmıştır.

Bu yazının altında, iki satır halinde hazırlanmış şu kitâbe bulunmaktadır:

Mukteda-yı ehl-i sünnet cami’-i mecmû’-i hayr
Kıldı çün bu ma’bed-i zîbayı inşa bî-riyâ
Sadr-ı asrı bendesi Râgıb didi târîhini
Cami-i ra’nâ binâ-i Şah Sultan Mustafâ
1174 (1760)

Kitâbenin şiir kısmını yazan sadrazam Koca Ragıp Paşa, Osmanlı sadrazamlarının en değerlilerinden birisidir. 11 Ocak 1757’de veziriazam olmuş ve Saliha Sultan ile evlendirilmiştir. Osmanlı divan şairlerinin içerisinde önemli bir yere sahip olan Ragıp Paşa, 1176 (1763)’de vefat etmiştir. Kabri, Lâleli’deki kütüphanesinin bahçesindedir.

Kitâbeyi ta’lik hatla yazan ve altına “Ketebehu ed-dai Veliyüddin ufiye anhü” diye imza atan Şeyhülislâm Veliyüddin Efendi 1182 (1768) tarihinde vefat etmiştir. Kabri, Eyüp’te Nişanca’da Şeyh Murat Efendi Tekkesi avlusundaki açık türbededir. Kütüphanesi ve Çırpıcı Çayırı’nda çeşmesi vardır.

Mabet, tamamen kesme taştan yapılmıştır. Tek kubbesi, köşe tropları yardımı ile dört kemer üzerine oturtulmuştur. Köşelerine pencereli, ağırlık kuleleri yapılmıştır. Kubbe eteğinde 16 pencere bulunmaktadır.

Camiin sağ cephesinde bir, kıble tarafındaki cephesinde ise üç kuş evi vardır. Sağ tarafta ve abdest musluklarının üzerinde bulunan kuş evi, konsollar üzerine bindirilmiş olup pek güzeldir. Sağ cephesinin köşesine, halen iyi durumda bulunan fakat, tarih rakamı olmayan bir güneş saati yapılmıştır. Bu, o devrin seçkin muvakkitlerinden Şeyh Abdullah Efendi’nin eseridir. Sağdaki minarenin alemine kadar kesme taştandır.

Cami sahnındaki hünkar mahfili, yedi yuvarlak ve bir kalın dört köşe mermer sütun üzerine oturtulmuştur. Etrafı som mermer bir korkuluk ile çevrilmiştir.

Minberi taş işçiliğinin bir şaheseridir, tamamen matkap ile oyularak yapılmıştır. Aralarına siyah oltu taşı süsler yerleştirilmiştir. İki yanında bulunan bombeli ve oymalı kabartmalar emsâlsizdir. Sol tarafındaki, 1877-78 OsmanlıRus Harbi esnasında, camiye asker yerleştirildiği sırada kazaen kırılmıştır. Minber köşkünün pembe renkli mermer sütunları pek güzeldir.

Taç şeklindeki mihrabın iki yanında kabartma sütunlar ve bunun iç kısmında ve esas mihrap girintisinin iki yanına, bordo renkli mermer sütunlar konmuştur ki, mihraba ayrı bir güzellik vermektedir. Alnına da mihrap ayeti yazılmıştır.

Kubbe göbeğine Çâryâr-ı Güzîn’in isimleri hak edilmiştir. Mabed alt ve üst pencerelerden ışık alır. İkinci sıra pencerelerin üzerine vitray şeklinde Esmaü’l-hüsna yazılıdır. Bu nefis yazılar Hattat Seyyid Mustafa Ağa’nın eseridir. Dış çeşme kitâbesi de onundur. Kıble duvarının sol köşesinde, döğme demirden yapma bir kasa bulunmaktadır.

Mabedin büyük çember kandilliğine, örümcek tutmaması için yüzlerce devekuşu yumurtası asılmıştı. Bugün bunlar kaldırılmıştır. Oysa bu yumurtalar cami sahnına ayrı bir görünüm veriyordu.

Camiin cümle kapısından başka, iki yan kapıdan da girilmektedir. Sağ taraftaki kapı sonradan açılmış olup, avludan 13 basamakla çıkılmaktadır. Merdivenin önünde ve camiin cephe duvarında 9 musluklu abdest mahalli bulunmaktadır. Sol taraftaki kapı ise, hünkar mahfilinin alt galerisine açılmaktadır.

Minaresi, 1289 (1872) ve 1299 (1881) tarihlerinde yıldırım ve fırtınadan yıkılmış ve yapılan tamir sırasında yüksekliği azaltılmıştır.

17 Safer 1311 (30 Ağustos 1893) tarihli bir dilekçe ile de minarenin yeniden yapılması istenmiştir. (Osmanlı Arşivi Evkaf İdaresi Kataloğu I, s. 26)

Cami avlusunda ve mabedin sol tarafında oldukça büyük yangın havuzu bulunmaktadır. Kesme taş ve tuğla hatıllı olarak yaptırılan bu havuzun ön yüzünde kitâbesiz bir çeşmesi vardır. Sultan Abdülmecid zamanında yapılmıştır.

Hünkâr mahfili, Camiin sol tarafında yer almıştır. En alt geçit de sayılmak şartı ile üç katlıdır. En alt geçit, ön avluyu bir merdiven yardımı ile üst avluya bağlamaktadır. Bu kısımda iki mahzen bulunmakta ve dört köşe bir sütun ve tonoz kemerler yardımı ile üstteki iki katı taşımaktadır. Hünkâr mahfiline, iki taraflı mermer dörder basamakla girilir. Kemerli kapısının üzerine şu ibare yazılmıştır yazılmıştır:

“Yâ müfettihe’l-ebvâb ifteh lenâ hayre’l-bâb”

Buradan dik bir merdiven yardımı ile üst kattaki hünkârın dinlenme odasına, yandaki bir koridordan da orta galeriye geçilir. Bu galeriye camiin yan kapısı açılmaktadır. Galerideki 18 adet dört köşe mermer sütun, üstteki hünkâr mahfili galerisini taşımaktadır. Padişahın namazdan evvel ve sonra dinlenmesi için yapılmış olan oda konsollar yardımı ile az bir şekilde de olsa, Mehmed Paşa Değirmeni Sokağı’na taşırılmıştır. Odanın çatısı kurşun kaplı olup üzerine bir alem yerleştirilmiştir. 12 sütunun taşıdığı uzun, beşik kubbeli galeri yardımı ile, cami sahnına bakan hünkâr mahfiline gelinir. Buradaki çinilerin bir kısmı yok olmuştur. Hünkâr mahfili kapılarının hatları Seyyid Abdullah’ındır. Bunlar 1171 (1758) tarihlidir.

Camiin avluya bakan cümle kapısının sağ tarafında ve Ressam Ali Rıza Bey Sokağı’nın soltarafında ve avlu duvarının köşesindeki muvakkithanenin hangi tarihte yıktırıldığı belli değildir.

Üsküdar’ın ziyneti olan camiin mimarı, Mehmet Tahir Ağa; bina emini ise, gümrük emini İshak Ağa’dır. Mimar Mehmet Tahir Ağa, Osmanlı Mimarîsi’ne bu camiden başka Lâleli, Fatih, Zeynep Sultan, Beylerbeyi, Emirgân, İncirliköy camileri gibi, mabetlerle, Yeni Valide Hanı, Çarşamba’da Murat Molla, Koska’da Koca Ragıp Paşa Kütüphaneleri, çeşmeler, sebiller ve sıbyan mektepleri kazandırmıştır. Kabri ve ölüm tarihi belli değildir.

İshak Ağa’nın Beykoz ve Kireçburnu’nda çeşmeleri vardır. Beykoz Onparmak Çeşmesi onundur. 3 Ramazan 1176 (18 Şubat 1763)de vefat etti. Kabri, Karacaahmet Mezarlığı’nda, 8. Ada’da takriben Küçük Selimiye Camii’nin karşısındadır.

Ayazma Camii ile beraber, 40 adet yastık dokuma iş yeri ve bir lonca, bir de bükücü iş yeri yapılmıştı. Basmahane ve çarşısı, bugün Ayazma İlköğretim Okulu’nun bahçesi olarak kullanılan ve etrafı demir parmaklık ile çevrilmiş bulunan yerde idi. Burası, Mehmet Paşa Değirmeni ve Tulumbacılar sokakları ile çevrili olan adayı kaplamaktadır. Arasta çarşısı şeklinde yapılan dükkânların bir kısmı bugün de mevcuttur. Üzerleri tonoz çatılıdır. Meşhur Üsküdar Çatması burada dokunurdu.

Kaynak: Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Sayfa 79

✶ Medya